Sana söylemek isteyip de söyleyemediğim o kadar fazla cümle var ki boğazımda düğümlenmiş halde duran. Mesela beni sevdiğini söylediğinde bilerek cevap vermemiştim. Bana, yalnızca bir sevgiliye söylenecek sıfatlar kullandığında bilerek bir daha kullanmamanı istemiştim. Senin olmamı istediğin zaman korkmamın bir nedeni vardı ve şimdi anlıyorum ki haklıydım. Ömür boyu sürmesini istediğimiz dostluğumuzu tek hamlede bitiren o gecenin sonrasında her şey açık ve netti. Artık sen yoktun. Artık dostluk, paylaşım dolu bir ömür, güzel anılar, yalnızca ikimize ait olan espri ve şakalar, tüm o güzellikler ve en önemlisi güven artık yoktu. Bağlanmamaya, acı çekmemeye, kendimi kaptırmamaya çabalayarak kaçtım. Koşarak uzaklaştım ve senden uzağa attığım o her adımda, kalbime bir hançer gibi saplanan yeni bir gerçekle daha yüzleştim. Sen bana hiçbir şey hissetmemiştin. Bu ilk hançerdi. Sen hep başkasını sevmiştin, bu da ikinci. Sen zaten bitmesini göze alarak yalnızca tek bir gece yaşamak istemiştin. Ki bu en ağır hançerdi. Sana, kızlar kızların bakışlarından her şeyi anlar dediğimde inanmamıştın. Şimdi söylediğim her şey bir bir çıkmaya başlıyor ve sen bana inanmak için bile artık çok geç kaldın. Beni kendinden uzak tutabilmek için, sana bağlanmamam için öne sürdüğün o büyük, o ulaşılmaz, o tüm sevgini verdiğin kızı, şimdiki sevgili adayına karşı da öne sürecek misin? Ya da tüm bunların bahane olduğunu kabul edip şimdiki adayını sahiden sevecek misin? Sana hep söyledim. Ben sana yasaktım, ben imkansızdım, ben senin hırsındım. Bana dokunmak, beni öpmek, beni senin yapmak yalnızca bir hırstı. Artık hırs yapabileceğin bir durum kalmadı. Ben tek gecelik ömrü olan bir kelebek gibiydim. Sen o geceyi yaşadın ve bitirdin. Kelebeğin ömrü doldu. Şimdi bana bakıyorsun, sorular soruyorsun. Ben hala her şeyin farkındayım. Hala her şeyi biliyorum ve hala bilerek susuyorum. Bilerek uzak duruyor ve uzak tutuyorum. Dilerim kelebek koleksiyoncusu olmak yerine, bir kelebeği avuçlarının arasında yaşatmaya çalışan bir adam olursun. Hoşçakal.