mayaların takviminde anlatılan şeyleri araştırmaya o kadar da vakit ayırmadığımı itiraf etmeliyim. ancak kastedilen "son"un yıkılıp dökülmek gibi bir son olduğunu zannetmiyorum. burada sözü edilen "son", algılayış ve bilinçlenme hızındaki değişimi ifade ediyor bana göre. son yıllarda insanların olayları ele alışında ve kendileri ile ilgili bakış açısında köklü bir değişiklik var. bir kısmımız algılarını daha da açar ve gösterilenden uzaklaşırken diğer kısım(çoğunlukla genç nesil) gösterilenin etkisi altında yaşamaya eğilimli(selenatör'ler, belieber'lar var biliyorsunuz. pek çok aptalın titanic'ten haberi yok). tabii ki ruhsal ihtiyaçların bastırılması ya da farkına varılmaması bu iki grup arasındaki çatışmayı artıracak gibi geliyor bana.
olur da kişilerin ruhani sıfırlanma yaşaması için gerekli olan şeyin bir felaket olduğunu düşünürse yaradan, "meteor yolla şerefsizlere!" düğmesine(bu düğme fikri alıntıdır, "tanrı'nın kontrol paneli" isimli projeden ödünç aldım) basarak bizi yakabilir. o zaman hayatta kalanlar için başlayan mücadele, şu an var olan imkanlardan sıyrılıp kendine ve doğaya yakınlaşma zaferiyle sonuçlanabilir.
aslolan, 21 aralık 2012'de ne olduğu/olacağı değil aslında, bizi nasıl etkileyeceği bu durumun. şahsi eylem planım, içimde hissettiğim ne varsa insanlara ifade etmek. eğer birini seviyorsam, özlüyorsam, kendisine söylüyorum o kadar; zira dünya turuna(özellikle de cocuklugumdan beri hayalini kurduğum machu picchu'ya gitmeye vaktim yok). olumsuz olanları ifade edip de karmayı tepetaklak etmeye gerek olduğunu sanmıyorum.
yani efendiler, özet geçeyim, 21 aralık 2012 tarihi insanların korkutulduğu gibi bir olaya sahne olmayacak ama belki de büyük bir olayın, tüm insanlığın düşüncelerini, algılarını değiştireceği bir tarihtir. bu da böyle bir tanımdır.
