bir yandan ofiste işlerimi tamamlamaya çalışırken, diğer yandan ara ara baktığım sözlükte, sol frame'in, mutlaka her sayfasında, 1 adet var olan başlıklarla ilgili durumun tespiti.
hani, ne zaman down sendromlu bir çocuk görseniz, içinizdeki hüzün ve şefkatle, başını okşamak istersiniz ya, ne yapsın işte zekaları böyledir, elinde değildir, yapılabilecek hiçbir şey yoktur fakat siz, mucizevi bir şekilde iyileşebileceği hayali ile dokunuşlar yaparsınız ya onlara,
işte tam bu hissiyatla yaklaşası geliyor insanın bu yaftacılara.
arada, denk geldiğimde, azimle, başlık altlarında eğitmeye çalışma çabam, tamamen dürtüsel sanırım.
yavrum benim, kıyamam sana; e tabi, hepi topu gördüğün, tüm gün, monitöründe, morarmış gözaltlarınla, rakuna benzeyen suratınla, çevirip çevirip baktığın, fotoshoplu, makyajlı, rötuşlu, yabancı hatun resimleri, hayatındaki en büyük heyecan, resimlerle kurduğun hayaller ve tabi eline düşen görev.
şimdi muhtemelen bir çoğu sığ zekaları ile savunmaya çalışacak kendilerini ama
e benim bebişlerim, sevgilisi olan adam, hiç bu tarz yorum yapar mı?
kıllı da olsa, şişko da olsa, kısa da olsa, çirkin de olsa, sevdiceğini başka gözle sever o, ondan güzeli yoktur bu dünyada.