bu başlığın açılmasının asıl sebebi pınar altuğ namlı, hani şu kocası tarafından asker dönüşü sevgilisiyle basılan kişidir,
hani demiş ya hanımefendi başörtüsü konusunda konuşurken "Bu beni rahatsız ediyor. Biz Atatürk 'ün çocuklarıyız. Bize yıllardır öğretilen bir kılık kıyafet kanunu var ve biz hep onun peşinden gittik"
ona; "ulan gerizekalı, çanakkalede şehit olanlar senin şu kıyafetini görseydi seni o düşmandan ayırt edebilimiydi?" diye sormak isterim,
sonrada "Türban inandığı için takılıyorsa sonuna kadar saygım var. Ama eğer şekilcilik olarak takılıyorsa o zaman tepki gösteriyorum" demiş mesela,
ona; "elinizde inanç metre mi var yahu, sen nasıl karar verirsin buna? gerçekten dediğin gibi mi düşüncen? yokla bakalım kalbini dinden nefret ettiğin için dindarlardan da nefret ediyor olmayasın sakın?" diye sormak isterim, zaten neden türban dediklerini artık hepimiz biliyoruz, (bkz: türban/#14781294)
konumuza dönersek eğer, açıkçası çanakkalede şehit olan 250 bin vatan evladının 249 990 adedi mustafa kemalin adını dahi bilmez, propaganda için uydurulan saate çarpan şarapnel hikayesi ve sizi kandırmak için propaganda amaçlı çekilen sürüyle resim haricinde hiç bir faaliyeti olmayan birini tanımazlar,
şunu düşünmek işinizi daha da kolaylaştıracaktır, karlar üzerinde gıcır gıcır botlarla ve sıfır parka ile çekilen o resmini ele alalım, o zamanın resim makinelerinin elinizdeki telefonların kamerası gibi olmadığını oraya kurulup çekilmesinin en az 5 dakika alacağını ve bomba gibi patlayan flaşını düşünün, o resmin propaganda amaçlı verilmiş bir poz olduğunu anlarsınız, yani tarafsız ve size çocukluğunuzdan beri verilen bilgilerden sıyrılabilirseniz "ana yurdu demirağlarla ördük" diye marş dinlerken "hani lan nerede demirağ sistemi" diye sorabilenlerdenseniz.
çanakkalede şehit olanların hiçbiri o şahsın adını bilmezdi, zaten onlar halifenin askeriydi, dinini dünyaya satan bedbahtlar değildirler, "geldikleri gibi giderler" diye gazlananlardan değildiler,
hem geldikleri gibi gitmediklerini bugün çok açık anlıyoruz, hem neden geldikleri gibi gitsinler ki? ülke işgal edilmiş,
kurtuluş savaşı diye bizi kandırılan şeyde biz hiç ingilizlerle savaştık mı? ruslarla? yada fransızlarla? e neden gitti bu adamlar geldikleri gibi? yoksa ödevler verip öyle mi gittiler? harf, kıyafet, tatil günü, din, dil, geçmişle bağlar, ve daha sayamayacağım yüzlerce bağı kopararak mı gittiler? ödevlerin takipçisi diye başımıza diktikleri kimdi?