Öncelikle filmin yaşanmış bir hayattan alıntı olması çok büyük bir avantaj. Bu film için değil tabii ki ancak bazı filmler sıkıcı olsa dahi 'yaşanmış' olması insanı etkiliyor. O filmi de kapatmıyorsunuz. Ancak bu film için şunu söyleyebilirim ki Fransız sinemasında hayat bulmuş. Son derece basit, yalın, akıcı ve mizahi bir dil kullanılmış. Fazlasıyla dram yüklü bir film beklerken şaşırdım.. Çünkü karamsar bir hale sürükleyen bir film yoktu karşımda. Moralim bozukken açıp içimi ısıtacak bir film vardı. Bazı yapımları izlerken sürelerine bakarsınız ne kadar kalmış diye. Bu film inşallah daha süresi vardır ümidi ile izletiyor, varın siz düşünün gerisini..
Sahneleri ve görseline ayrı bir parantez açmak gerek. Engelli bir insanın hayatına yönelik değil, onu hayata bağlayan bir adamı anlatıyor film resmen. Hem de her sahnesiyle. Her sahnesinde de değişik bir hava ve atmosfer vardı. Bunu filmin giriş sahnesinden bile anlayabiliriz. Emin olun filmin devamı da aynı harikalıkta devam ediyor. Fazlasıyla güldüğüm yerler oldu.
Yapılan fedakarlıklar çok duygulandırıyor insanı. Philippe karakteri felçli olmasına rağmen pes dedirtiyor insana. Seyirciye hiçbir an karamsarlığı vermezken, bakın aslında felçliyim ama bu hayata küsmeme bir neden değil mesajını vermişler. Çok ama çok hoşuma gitti.
Son olarak Omar Sy'dan bahsetmek istiyorum. En iyi erkek oyuncu ödülünü yapıştırın şu adama. Bir oyuncu bu kadar pozitif olup, seyirciyi ekrana kitler mi? Müthiş bir oyunculuk çıkarmış.. Sinemanın Moussa Sow'u adeta. Tebriklerimi sunuyorum.