" Sadece şehirden ayrılmak mı içine böyle koyan? Yirmi üç yaşındaydım, aşıktım; yaşamdan umutlu, aşkımdan umutsuzdum ve tabii kederliydim."
...
"Bütün bunlar, gençliğimiz ve daha bir çok şey. Bir de o adsız ve tanımsız duygu; hayır aşk değil, acı veren bir saplantı. Çoktandır iki kişilik olmaktan çıkmış, belki de hiçbir zaman iki kişilik olmamış, paylaşılmamış, kendi içinde büyütüp taşıdığı sıcak ve hüzünlü bir özlem. Kendi kendine sevişmek gibi, derin bir mağarada insanın kendi sesine cevap veren yankı gibi bir şey."
...
"Alacakaranlık. Birazdan ölümün ve unutmanın soğuk gecesi başlayacak. Ne anıların ne de pişmanlıkların artık kimseyi, hiçbir şeyi geri getiremeyeceği ıssız ve karanlık gece. "Ve ben, yaklaşan gecenin eşiğinde yapayalnızım." içindeki duygu önce kedere, sonra korkuya dönüşüyor. "Dünyanın ortasında, yapayalnızım. Oysa ne kadar çoktuk, ne kadar kalabalıktık..."