söykü dergisi sayı 12 satranç

entry25 galeri
    24.
  1. kaderin nanik yapması-esesdopiyespiyes

    esesdopiyespiyes’in kendine has bir tarzı var. içindeki, “hayatın özel bir kesitini” öyküleştirme merakı, bizi de onun merakını paylaşarak hikayelerini okumaya heveslendiriyor. sıra dışı bir olay değildir üvey evlat, üvey baba ve anne olmak… gelin görün ki üvey kelimesini görünce insanın tüyleri diken diken oluyor; sanki “üvey “ sıfatı hor gören, zarar veren, acı çektirenlere verilen bir unvanmış gibi…

    hikaye anlatıcısı kendini ve yaşadığı travmayı anlattıktan sonra kendini nasıl dışa vurduğunu bir haylazlığını anlatarak örneklendiriyor;

    “orrooooospuu çocuuğu vedaat, orospu çocuuğuuuu vedaaaat! vedatın anası deniiz, s*meyen keriiizz, heeey!!”

    okurken bir an tebessüm ediyorsunuz ve buna ihtiyacımız da vardı hani çünkü bir tarafta sorunlu bir çocuk, evlenmek zorunda olan dul bir anne, ve üvey bir baba var.

    esesdopiyespiyes, bize “üvey” kavramını gözden geçirmemiz için bir öykü anlatıyor, insanın içini ısıtan ve biraz da acıtan cinsten.

    öykü konusu boyunca üvey bir baba ve üvey bir evladın aralarındaki ilişkinin değişen boyutunu, ve zamanla birbirilerine bağlanma sürecini görüyorsunuz ama içinde en derin hissedilen ve sizi etkisi altına alan kısmı “pişmanlık duygusu”.

    yazar, baba figürünü bize yeniden çizdi. bu hikayeyle şunu düşündüm; bir insanın sadece bir annesi bir babası yoktur, eğer bize bir baba, anne sıcaklığıyla sevgi ve emek veriliyorsa bu değerli sıfatları kilit altında tutamayız.

    “her akşam, satranç maçı için evden gelmesini bekliyordum ve haftasonları günde en az dört saatimizi satranç maçına ayırıyorduk. uzun zaman sonra ilk defa üvey babama “mustafa abi” demiştim.zamanla bu durum benim de hoşuma gitmeye başladı, eskisi gibi kendimi yıpratmıyordum. annem mutluydu, mustafa abi mutluydu. itiraf ediyorum, en mutlusu da bendim. bir anda efendi çocuk olmadım kabul, ama zamanla, büyüdükçe makulleşti tavırlarım. mustafa abi’ye duyduğum nefret ise, satranç maçlarından hemen sonra yok oldu. evet, sandığımdan basit olmuştu onu sevmek.”

    baba demekten sakınan ve bunu bir kez dahi diyememiş olmanın verdiği vicdan azabını yaşayan bir insanın bize anlattığı anlamlı bir öyküdür. dumanı üstünde tüten taze çayın huzuru kadar huzurlu ilerleyen ve akıcı olan öykülerin için teşekkürler esesdopiyespiyes.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük