ayakları onu nehir kenarına götürmüştü. iki tek atıp, kendiyle kutlamayı düşündü zafer saydığı yenilgisini. nehrin akış hızına paralel olarak arındığını hissediyordu. siparişi masaya gelmiş ve düşüncelere karışmış tebessümüyle seyre dalmıştı. çok geçmeden masaya bir kadının gelip oturmasıyla irkildi. anlamaya çalışırcasına kadını izlerken:
ana karakterin iç hesaplaşmasının ardından yaşadığı huzur bir anda yabancı bir kadının teklifsizce masasına oturmasıyla bölünüyor. bu sürpriz misafir ve alışılmadık tavırları, okuyucunun dikkatini çekmeye ve öykünün devamını okutmaya yetecek bir giriş için gayet şık durmuştur.
-gayet basit. seviyorum hiç tanımadığım biriyle satranç oynamayı, bir sonraki hamleni bilmiyorum ama bir daha oynarsak bileceğim sonrakinde ve keyif aldığım bu oyun repliklerini ezberlediğim bir filme dönüşecek. dikkatle baktığım yabancı gözlerin bana konuşmaya başlayacak ve büyü bozulacak. yani; kendim için
bu sözler kadının esrarengiz tavırlarını anlatmak için iyi düşünülmüş ve satranç temasını çok daha anlamlı kılmıştır.
sadece gülümsemişti adam. ilk ve son kez aynı masada oturduklarının bilinciyle son derece keyifle sürdürdü oyununu.
burayı okuduktan sonra ister istemez bende bile ufak bir huzursuzluk hasıl oldu. huzuru bekleyen adamın böyle tatlı bir kaçıkla geçireceği birkaç saatlik zaman diliminden sonra kadına biraz bağlanması ve sonra kadının gideceğinden emin olması onun yaşayacağı zararsız ve muhtemelen kısa kederi öncesinden hissettiriyor.
hayatta hiç risk almamış, önüne hangi yemek konulmuşsa onu yemişti düne kadar
kahramanın bir önceki karakterini ve durumunu anlatmada kullanılabilecek hem ekonomik hem de işlevsel bir benzetme.
hayat en ihtiyaç duyduğunda gözünü kırpmış ve onu adeta yüceltmişti. ortada duran piyona kitledi gözlerini. şah olma arzusunu bir kenara bıraktı ve piyonun zamanı olduğunu düşündü. vakit varken huzur çalabilirdi belki biraz hayattan.
kadehlere yenileri eklendikçe düşlerini ortaya çıkarıp bir bir gerçeklere meydan okudu. yalnız bir adamın gölgesine düşmek kendi elleriyle bir an yaratmak istemişti,istemiş ve gerçekleştirmişti. aradaki huzursuz zamanı düşündü sonra, gittikçe uzaklaşan bir günü . mecali kalmamış olması umurunda değildi. yaşamının kestirmelere olan nefreti de umurunda değildi. arzuladığı tek şey kısa süreliğine de olsa şerit değiştirmekti.
kahramanların iç dünyalarını anlatmadaki ustalığı ve temayı gerçekten ilginç bir şekle sokarak kullanması çok hoş. dendromys bizi kişilerin yalnızlığı ve kederlerinde bir yolculuğa çıkardı. betimlemeler ve benzetmelerle iyice belirginleşen kahramanların yolculuğunda kendinizi onlarla birlikte satranç oyununda bulursunuz. ve hiç bitmese dediğiniz bu müsabakada ufak zaferler var, bunu okuyunca keşfedebilirsiniz, okunması gereken hoş bir öykü.