carl gustav jung'un ortaya attığı maske psikanalitik teoremi okunmadan, hakkında yüzeysel tanımlamalara gidilmesinin yanlış olduğu film. bunla beraber, başarılı ama sükse sahibi bir yapım değildir.
persona teorisinde jung, bireyin toplum tarafından kendisine yüklenen gelişim ödevleri ve rolleri hasebiyle geliştirdiği ve sürdürmek zorunda olduğu bir üst benlikten söz eder. bu benlik, yapmacıktır ve zorunludur. sosyallik barındıran bu maske, bireysel içselliği törpüler. öte yandan aslolan doğanın içerisinde toplum tarafında izole edilmeye sebep olacak pekçok nüans barındıran diğer benlik ise, bastırılmaktadır. insan doğası, bu iki tabiattan, toplumca yaşatılması istenenin hükümranlığı altındandır. jung'un maskesini ingmar bergman'ın metrajından izlerken de, bu içsel benliğin haykırışı daha filmin başında açığa çıkıyor.
filmdeki başrol oyuncumuz olan elisabet,(liv ullmann) toplumca kendisine dayatılan oyuncu doğasını artık daha fazla taşıyamaz ve anormal bir kahkaha patlatıverir. bundan sonra açığa çıkan ikincil benliğini, sadece susarak etrafını kavramada kullanır. bu yolda tedavisini üstlenen hemşire alma( bibi andersson) da, kendisine yardım etmeye çalıştığı evrelerde, samimice içini döker. kadınlardan birinin farklı bir yaşamı dinlemeye, diğerinin de içindekileri dökmeye ihtiyacı vardır.
ne var ki, elisabeth'in mektubu ikilinin arasını açar. takibenki pasajlarda, 66 yapımı bir film noir'in sadeliği ve detaycılığı izleyici içine çeker. teoreme vakıf olunduğu takdirde: "ne yapıyor bu kadınlar yahu?" denmeksizin, filmin ambiansına adapte olunabilir.