bana direkt olarak 16 yaşımı, lisenin son yıllarını hatırlatan acımasız bir cranberries şarkısı.
hikayesi de şu: 16 yaşındayım. bir kıza aşığım. ama nasıl aşığım anlatmam mümkün değil. bugün bile o aşkın derecesini anlatmaya kalksam ağlamak geliyor içimden. dünyanın en güzel kızına aşığım. daha evvel bir kerecik bile olsa da yolda birbirimizle göz göze gelsek ve sonra 16 yaşımda ölsem dediğim bir kıza aşığım hem de. ve ben bu kızla sevgili oldum sözlük. bir kez göz göze bakabilmenin cennet demek olduğuna inandığım bu kızla sevgili olduk biz.
kızın 2 abisi vardı. yaklaşmak ne mümkün. gizli saklı, birbirimizin okullarının önlerinde, duraklarda v.s buluşabildik sadece. her buluşmamız eksik kaldı. doyamadık hiç o gencecik yüreklerimiz pırpır ederken.
o kadar çok sevdik ki birbirimizi, o kadar çok düşkünleştik ki üniversite sınavına hazırlanmayı unuttuk. kız hali de farklı tabii o daha çok etkilendi ve dershanede puanları düşmeye başladı. sonra ailesi bizi uzaklaştırdı. kızlarının başarısını ve geleceğini herşeyden çok düşünüyorlardı tabi. mutuluğundan bile. ki şimdi geriye dönüp baktığımda hak vermiyor değilim.
sonra zaten gizli saklı görüşebilen biz, hemen hemen haftada bir falan görüşmeye başladık. o zaman cep telefonu da yok daha. internet zaten yok. bir arkadaşımız vardı sağolsun o yazdığımız mektupları birbirimize taşıyordu. işte o mektupları okurken electric blue'ya kadar dayanabiliyordum. ancak o denk geldi mi mümkünatı olmuyordu gözyaşlarımı tutabilmemin.
şimdi 31 yaşımdayım. bugün dahi bir yerde rast gelirsem bu şarkıya içim sıkılıyor. sanki eşimden ayrıymışım ve onu bir daha göremeyecekmişim, sanki karıma bir daha sarılamayacakmışım gibi gelir dinlediğimde.
16 yaşımda o kıza aşık olduğumda dinlerken hissettiklerimi 31 yaşımda da karıma karşı hissettiriyor bu şarkı. çünkü o cennetten kopup gelen ve 16 yaşımda aşık olduğum kadın şu anda benim eşim.