size akıl verdim. kullanın... bana durup dururken tapmayın... altında yaşadığınız gökyüzünün, ciğerlerinizde dolaşım yapan oksijenin, ölümün, yaşamın, güneşin doğuşunun, ayın karanlığının benden geldiğini... bir gün ebedi olarak bana döneceğinizi bulun, araştırın, öğrenin, dağlar yürütüldüğünde, yıldızlar gök yüzünden döküldüğünde bir bir üzerinize, hani kaçacak yer olmadığında, annenin karnıda taşıdığı evladını unuttuğu o günde bana döndürüleceğinizi bilin, bulun... bana sebepsiz tapmayın... peygambere ilk sözüm oku idi... okuyun. beni tanıyın. öğrenin. sevin. bir ananın evladına sevgisi, benim size sevgimin yanında nedir ki... güneşin yanında mum ışığı bile değildir... siz de beni sevin... ama sebepsiz değil... dışarı çıkın... bir nefes alın... beni sevin... şükredin... gidin isyan edin, adımı inkar edin. sebepsiz yere defalarca günahkar olun... ama sonra yine bana gelin.. yine bana dönün... siz af dileyin... ben affedeyim... bana tüm kalbinizle, bir çocuğun gözlerindeki tüm saflıkla bana dua edin... bir kötülük yaptığınızda ben beklerim bir zaman... belki af dilersiniz... boyun eğersiniz diye... iyiliği aklınızdan bile geçirseniz dahi, amel defterinize onun sevabını kat kat veririm... benim tapılmaya ihtiyacım yok.. öyle olsa idi, nurdan yarattığım meleklerim şüphesiz bana yeterdi... hata yapın... af dileyin.. affedeyim.. tekrar hata yapın.. tekrar affedeyim... tüm insanlığınızla, tüm kara günahlarınızla bana gelin...