çıkmadan evvel de berbere gider, tutup kafasını bir güzel usturaya vurdururmuş.
yine vakit gelmiş, gitmiş berbere, kafayı bir güzel kazıttırmış.
o sırada dükkana komşu esnafın çırağı olan densiz bir delikanlı girmiş.
baba ereni tanımıyor tabi.
kafayı da cascavlak görünce kendisini tutamamış. şöyle şak şak iki şaplak vururken hem de ''kabağa bak kabağa'' deyip, narasını atmış, hiç durmadan fırlamış gitmiş.
berber mahcup tabi.
koltukta oturan baba ereni tanıyor, biliyor.
özür falan dileyip ''kusuruna bakma'' diyor.
lakin baba eren bu durumu önemsemiyor, aldırmıyor bile.
neyse, biraz sonra yokuşun dibinden bir feryat kopmuş.
meğer bir at arabası nasıl olmuşsa gelmiş, o densiz delikanlıyı yere yığmış.
herkes gibi berber de oraya koşmuş, delikanlı artık yaralı mı ölü mü belli değil.
dönmüş baba erenin yanına;
''efendim'' demiş, ''ne oldu yani, toy bi delikanlı kabağa bak kabağa deyip iki fiske vurdu diye o'na beddua mı ettin?''
baba eren de demiş ki,
''berber efendi, kabağın bu işe dediği bir şey yok, ama, iş bostancıya dokunmuş bostancıya...''