Herşeyden evvel gelin kasım ayında galatasaray ne yapmış ona bakalım, böylece Karabük karşısındaki oyunun handikaplarını ortaya koymak daha kolay olacaktır;
Sarı kırmızılılar kasım ayında öncelikle olimpiyat stadında iBB;ye konuk oldular. Galatasaray hemen ardından çıkacağı Cluj deplasmanının da bir provasını yaparak kontra atak anlayışı ile sahaya çıkmıştı ve sahada da bu anlayışa en uygun forveti olan Burak vardı. Bu maç öncesinde hocayı oyunu rakip yarı sahaya yıkmak istediği ve Burak ile Umut'u birlikte çift forvet oynattığı zaman çok eleştirmiş, bu anlayışın başarılı olamayacağını söylemiştim. Oysa iBB maçında hoca bir değişiklik yaptı ve oyun anlayışını da kontratak temeline oturttu, bu anlayışın değişmesi ve hocanın doğruyu bulması neticesinde iki deplasmandan da net skorlarla dönüldü. Her iki maçta da rakip topla oynamasına rağmen pozisyon bulamadı, cimbom iyi kapandığı için kısır ve pozisyonsuz geçen iki karşılaşmanın da sonunda gülen taraf oldu. Özellikle iBB maçında puanın arka planında iBB nin de kontratak isteği ile çıkmasının ve stoperlerinin beceriksizliğinin de etkisi büyük tabii ki; bu iki karşılaşmanın kahramanları ise şu isimlerdi, herşeyden önce sol bek sorununu çözmüş Riera, geçen seneki Melo';dan dahi iyi bir Yekta ve onunla kendini bulan Selçuk ve yükselen formu ile Hamit ve bunlar dışında istediği şartları, istediği atmosferi bulunca devleşen, gerçekten Türkiye'nin görmüş olduğu en iyi kontratak futbolcularından birisi olan Burak Yılmaz.
Ertesi hafta oynanan Mersin idman Yurdu maçında hoca yine kafasındaki Galatasaray'ı sahaya sürmek istedi. Yine topa sahip olmak isteyen bir cimbom vardı sahada, ki ben de Türkiye'de cimbomun bu karakterde oynaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak yine hoca klasik hatasını yaptı, bu anlayışla çıktığı karşılaşmada sahadaki 11 oyuncu arasında Burak da vardı. Her iki takım da topla çok oynamak istemesine rağmen, iyi kapandıkları için pozisyon adına hiçbirşey yoktu bu karşılaşmada, Burak rakip defans arasında kayboldu, sarı kırmızılı ortasaha ona istediği topları atamadı, rakip üstüne gelmeyince cimbom da rakibi açamadı. ortada yalnızca cimbomun karambolden attığı bir gol ve Nobre'nin kornerden gelen topu akıllıca değerlendirmesi ile gelen iki gol vardı. işte bu maçta hocanın görmüş olması lazım, Burak ile böyle oynayamayacağını görmesi lazım. Önceki yazılarımdan bir alıntı yapıyorum konu ile ilgili;
"...Bir küçük paragraf Burak ile ilgili; Burak iyi futbolcu, çok da iyi bir forvet. Ancak büyük takımda olmaz hocam. Burak oyunda iken galatasaray'lı futbolcuların oyun anlayışı burak'ın oyun stiline yönelik değişiyor. Topu ayağına alan orta saha futbolcusu, burak'ın defans arkasına koşularının da etkisi ile uzun ve derinlemesine paslar atmaya başlıyorlar. Her top kalabalık rakip savunmada eriyor. Oyunu rakip yarısahaya yıkmaya çalışan bir teknik adamın futbolcularının böyle bir görüntü vermesi çok komik oluyor. Ne kontratak yapabiliyoruz ne de topu ayağımızda doğru biçimde tutabiliyoruz. Olmaz hocam! Ya Burak büyük takım futbolcusu gibi oynamayı öğrenecek, ya bu takım Buraksız oynayacak veyahut küçüleceğiz! Galatasaray Türkiye liglerinde bir kontratak takımına dönüşmemeli. Uluslar arası arena için sonuna kadar arkasında durduğum Burak yılmaz ve ona uygun olan uzun ve derin top anlayışı süper lig için tam bir intihar..."
Gelelim dün gece ne olduğuna;
Öncelikle Mesut Hoca'ya kocaman bir helal olsun. Son 5 maçtır cimbom karşısında yenilmiyor! Dün de doğru hamleleri yapan doğruyu gören tarafta Mesut Hoca vardı. Kazanan taraf kendisi olduğundan önceliği kendisine bırakıp analize Karabük'ten başlayacağım.
Kurt hoca ilk 10 dakika itibarı ile kafaları allak bullak etti, eminim Terim kendisinden böyle bir taktik beklemiyordu ve sahadaki 11 i görünce ellerini ovuşturmaya başlamıştır. Sahada Karabük adına 5-6 hücumcu vardı üstelik bunlara destek olan bir orta sahayı da ekleyince, sahadaki Burak Yılmaz faktörünü de eklediğimizde açıkçası karşılaşmanın Karabükspor adına bir hezimet olacağını düşünmüştüm. Üstelik Karabükspor'un en önemli futbolcularından bazıları sahada bile yoktu! Böyle bir tabloda bir anda cimbom Karabükspor yarısahasında yerleşmiş, Hamit'i, Melo'u, Selçuk'u, Umut'u ile rahat pas yapar hale gelmişti. Karabükspor cimbomun rahatça pas yapmasına olanak verir, cimbomlu futbolcuların etrafına kocaman bir çember kurup aralarında topla oynamasına müsaade eder hale gelmişti. Tıpkı tarih kitaplarında duyduğumuz eski bir türk - turan savaş taktiği olan meşhur Hilal Taktiği gibi... o dakika not defterime şu notu karaladığımı görüyorum; "Cimbom farklı kaybedecek" Cimbom topa sahip olan taraf olarak, üstelik Karabük yarısahasında oynuyordu, ancak Burak kendi ihtiyacı olan boş alanları bulamıyor, Gs ortasahası forvetlere ihtiyacı olan topları atamıyordu. Çünkü takımın etrafında kocaman bir çember vardı. Tabii hocanın elindeki Lua Lua, Mehmet Yıldız, Ahmet ilhan, ilhan Parlak gibi silahları da ekleyince artık Galatasaray'ın karşısında tam bir terminatör vardı. Lua Lua çok çok iyi bir futbolcu, bunu da ayrıca burada belirtmek istiyorum. Dün gece Galatasaray Lua Lua karşısında çaresiz ve zayıf bir genç kıza benziyordu.
Velhasıl Karabük biraz daha akıllı olsa, cimbomun isminden korkmasa çok rahat 5-6 gibi bir skor görebilirdi bu gözler. Müsait pozisyonları yakalayan, heyecandan dolayı değerlendiremeyen, net kontratak pozisyonları bulan ekip maçın başında ön gördüğümün aksine Galatasaray değil Karabükspor'du. Oyunu tüm karşılaşma boyunca tam anlamıyla kontrol altında tuttular, istedikleri zaman golü buldular, beraberlik yakalanır yakalanmaz cevabını verdiler. Cimbom 10 kere beraberliği yakalasa 11 incide öne geçecek özgüvenleri hep vardı. Helal olsun çocuklar! Helal olsun Hoca! Kocaman helal olsun sizlere formalarına sendika reklamı alacak kadar asil, temiz, emek kokan, alın teri kokan futbol işçileri; Sizler gibileri gördükçe futbola inancım artıyor! Endüstriyel Futbol denen tek dişi kalmış canavar karşısında yenilmeyeceğimizi düşünüyorum, işçilerin ve işçi sınıfının amatör ama kocaman yürekli kardeşlerim.
Milli maçtan yorgun dönen futbolcularıyla bitkin olan Cimbom'da ise hoca bildik hatasından vazgeçmedi. Burak'ı oyundan almadı bir türlü, Elmander'i alırken dahi Umut'u sahada tutmak yerine Burak'ı tuttu ve kendi ipini kendi çekti. Özellikle ikinci yarı ortaya çıkan tablo tam olarak Mesut Hoca'nın istediği gibiydi. Hilal taktiği netice vermişti, Karabük geriye çekilirken cimbom ortasahada oluşan çember içinde boğuldu ve Mesut Hoca'nın takımı arka arkaya öldürücü darbelerini vurmaya başladı. Hemen hemen hiçbir isim iyi oynayamamakla birlikte cimbomun en kötüsü geri dörtlüdeki isimler ve Melo'ydu. Özellikle her zamanki gibi Dany ve Hakan Balta skandal bir futbol ortaya koydular. Sahada cimbom adına ayakta kalan tek futbolcu Emre Çolak'tı. Dikkat edilirse hocanın kazanan takımı bozup, Riera yerine Hakan, Yekta yerine Melo tercihlerinin de ne kadar kötü neticeleri olduğu görülebilir. Hocam! Hani hep adil olduğunuzdan bahsediyorsunuz; Adil olun lütfen! O forma Yekta'nın ve Riera'ın hakkıdır. Hakan ve Melo bu halleri ile yedek kalmaya mecburlar. Velhasıl cimbom bu karşılaşmaya kadar deplasmanda maç başına 3 gol yemiş Karabükspor önünde farklı bir mağlubiyet alarak ilginç bir istatistike imza attı.
El özet kaybedilen keşke sadece 3 puan olsaydı! Galatasaray ikinci yarı çok daha büyük bir hata yaptı. Taktik anlayış olarak zaten kaybettiği ve bu tablo ile asla kazanamayacağı bir karşılaşma için çok kritik Manchester karşılaşması öncesinde inanılmaz efor sarfetti, iki kulvarda yarışan takımların gücünü ekonomik kullanması gerekliliği gibi hayati kuralı unuttu. çok koştu! inanılmaz yoruldu! Terim'in takımının rotasyon gücü bu kadar yorulduğu bir karşılaşma sonrası Manchester gibi bir dev karşısında ne kadar yeterli olacak bilemiyorum! Aksini umut etmekle beraber bu Galatasaray hafta içi Şampiyonlar Ligi'nde havlu atabilir diye düşünüyorum.