12 eylül 1980

entry538 galeri video3
    82.
  1. Türkiye'de 1980, o malum Eylül gününü yaşamış veya yaşamamış herkes için bir milattır. Koca bir ülkenin kimyasının bir günde toptan değişebileceğinin açık bir göstergesi olarak gayri resmi tarihimize not ettiğimiz bir bıçak kesitidir on iki eylül bin dokuz yüz seksen. Dünyada; soğuk savaş, sıcak terör, AIDS, çizgi roman, Duran Duran, Modern Talking televizyon, müzik ve reklâmların, Türkiye'de; Darbenin, tutuklamaların, idamların, Parizien çorapların, Beslen Makarnanın, Ören Bayanın, Commodore 64 ve örgüyü seven hanımların yılıydı 1980ler. Bugün birçok gencin bilmediği, bilmek istemediği, ilgilenmediği bir dizi olaya, kişi ve duruma ilgi duyulan yıllar olarak değerlendirilebilir 1980ler. Ödediğimiz her kuruşun verginin yol, su, elektrik olarak bize geri döneceği bilinci o dönemde on iki yaşındaki bir çocuğun dimağına tıkıştırılırken bugün on iki yaşındaki bir çocuğun ilgi alanları arasında daha dijital konular yer alıyor ve bu durum ebeveynler tarafından yeni nesilin çok şanslı olduğu yönünde değerlendiriliyor. 80;lerdeki çocuk, ağzını bahçedeki çeşmeye dayayıp su içtiği halde hayatta kalmayı başarırken, diğer çocuk sınıfta kaldığı zaman psikologa, pedagoga götürülüp; Dislexia, yoğunlaşma sorunu veya hiperaktivite teşhisleriyle hayattan ve çevreden yalıtıldığı halde daha sağlıklı olmuyordu. Ülkenin bozulan kimyası-kaçınılmaz olarak-vatandaşlarına sirayet ediyordu ve işin kötü tarafı çok kısa zamanda bu duruma alışılacaktı.
    1980lerde on yedi yaşında(devlete göre on sekiz) bir çocuğun; şu cümleleri kurması olasıydı ;O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. işte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. Şimdilerde sanatçı ruhlu, özgürlükçü tonton bir ihtiyar gibi gösterilen zatı muhterem, bahsi geçen çocuğa karşı, şanlı tarihimize yazılacak olan şu ünlü cümleyi sarf edecektir: "Asmayalım da besleyelim mi?"
    Dünyayı değiştirmek; ideasıyla yola çıkan 68;lilerin ardılı olan 78liler bu sloganın önüne ne pahasına olursa olsun u eklemişlerdi fakat karşılarına çıkanın 12 Eylül gibi bir paha olacağını tahmin edememişlerdi. Bugün karşınıza çıkan Umut, Barış, Özgür isimli gençlerin çoğu 1980 doğumlu olması o yıllarda bahsi geçen, özlenen olguların neler olduğunun bir göstergesi niteliğindedir. Bu Umut, Barış ve Özgür;lerinse Kenan Evreni ;eski bir Cumhurbaşkanı ya da resim yapan eski bir Cumhurbaşkanı olarak tanımaları da darbenin etkisini üzerlerinde ne kadar hissettiklerinin düşündürücü bir örneğiyken aynı zamanda darbenin hedefine ulaşıp, hafızasız bir toplum yarattığının açık bir göstergesidir. 12 Eylül bugün hala bir kuşağın hafızasında tüm canlılığı ile yaşarken, 30'ların üzerindeki herkesin ;bir 12 Eylül anısı mutlaka vardır. Ve Türkiye hala 12 Eylül ile hesaplaşmasını tamamlayamayan ve darbecileri yargılamayan tek demokratik ülke sıfatını taşımaktadır.
    8 Ekim 1980de lise öğrencisi Necdet Adalının asılmasıyla başlayan ve birbirini izleyen idamlar ve baskılarla hedeflenen amaca ulaşılmıştı; tüm topluma büyük bir korku hakim olmuştu.12 Eylülün kayda geçen bilançosu şöyleydi; 650 bin kişi gözaltına alındı,1 milyon 683 bin kişi fişlendi, Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı), idamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi, 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı, 98 bin 404 kişi ''örgüt üyesi olmak'' suçundan yargılandı, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30 bin kişi ''sakıncalı'' olduğu için işten atıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi ''siyasi mülteci'' olarak yurtdışına gitti, 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü,171 kişinin ''işkenceden öldüğü'' belgelendi, 937 film ''sakıncalı'' bulunduğu için yasaklandı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu, 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi, 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi, Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi, 31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteci silahla öldürüldü, Gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi, Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 14 kişi açlık grevinde öldü, 16 kişi ''kaçarken'' vuruldu, 95 kişi ''çatışmada'' öldü, 73 kişiye ''doğal ölüm raporu'' verildi, 43 kişinin ''intihar ettiği'' bildirildi. *
    6 ...