tarihsel açıdan bakarsak, avrupa'ya nazaran, türkler için milliyetçilik türk'ün en eski çağlarına kadar uzanmaktadır. türk'ün orta asya'da çin'e ve diğer düşman milletlere karşı gösterdiği mücadele, bilge kağan'ın orhun yazıtları'nda "oğuz milleti!" olarak bahsettiği milliyetçilik vardır. ve o zamanlar, pkk portakalda vitamin bile değildir.
osmanlı'nın ilk zamanlarından beri, hatta eski bizans tekfuru köse mihal bey'in osman bey'in en sevdiği dostlarından olması dahil, kökeni farklı olsa bile türkler bütün milleti içten kucaklamıştır ve sadrazamlık dahil üst makamlar devşirmelere verilmiştir. ama giderek bu üst makamdaki devşirme işleri, "abdülhamid'i tahttan indiren heyet" gibi zararlı oluşumlara dönüşmüştür.
1915 ermeni isyanları ve sonrasında gelen tehcir meselesi, şeyh sait isyanları gibi kışkırtma sonucu oluşan etnik-milliyetçiliğe karşı, farklı kökenden bile olsa ülkü birliği içinde olan millet, bütün bunlara karşı milliyetçiliğini baskın tutmuştur.
bu kışkırtmaların en moderni olan pkk'ya karşı olan nefret ise, bulunduğu toplumun değer yargılarına bağlı olarak, bırakın vatanı, milleti - lafın gelişi tabii,sakın bırakmayın haa - bir insan olarak, pkk gibi bir terör örgütünün insanlık dışı yaptığı şeylerden dolayı oluşan bir duygudur, bir duyarlılıktır. ve elbette pkk'nın en büyük hedefi olan türk milletinin huzursuzluğu ve yok edilmesi çabasından dolayı, türk'ün milliyetçiliği pkk'ya karşı en ön plandadır.
ve başta dedim ya, bilge kağan. söylediği şeyi hatırlayın : "oğuz beyleri, milleti ! işitin! üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir?" çin'in tatlı sözüne kanarak bölünen ve dağılan türk milleti gibi bugün de bir ayrılık söz konusudur. ve bu gerek ırk veya millet olarak olsun, gerek kültür olarak olsun, maalesef devam etmektedir.
en basitinden, farklı kökenlerdeki vatandaşlar için "ermeni dölü, kürt inadı, çingene ağzı..vs." kullanılan deyimlere karşı çıkıp, türklüğü aşağılayıcı deyimlere izin veren insanlar bu ayrımcılığı olumsuz bir biçimde körüklemektedir. terör gibi konularda zaten ödün verilmemesi gereken milliyetçiliği aşağılayarak bu birliktelik sembolünün içini boşaltmaya ve milli birliği zayıflatmaya çalışanlar bu ayrımcılığı olumsuz bir biçimde körüklemektedir.
bu yüzden de, milli söylemleri olan partiler ve sivil toplum kuruluşları ırkçılıkla suçlanmakta, kitleleri birbirine bağlayıcı olan nutuklar "vatan-millet-sakarya" olarak hakir görülmekte, ıslahat fermanlarında azınlıklara verilen ayrıcalıklar gibi olumlu görülmesine karşın yine ayrımcılığa neden olmaktadır.
işte, bütün bunlara karşın, milliyetçilik gibi türk'üyle, kürd'üyle, laz'ıyla, çerkez'iyle bütün milleti birbirine bağlı tutan bir kavram tek bir zararlı oluşuma mal edilmemelidir.
Şair, " Eğilmedik, düştük öldük, kırıldık / Ne yazık düşmanı dışta bilirdik" diyor. Yani sadece görünen değil, içimizdeki ve bize dost görünen gizli düşmanlara karşı da bu hassasiyet gösterilmelidir. Bu, elbette geçmişteki veya halen devam ettiği gibi fişlemek şeklinde olmamalıdır, ama milletçe içinde bulunduğumuz durum ve zaman adına çok geç olmadan tetikte durulmalıdır.