Senaristinin/senaristlerinin ne içip yazdığını çok merak ettiğim dizi. Şimdi burada bir Hakan var. Önce kendisini sevmeyen, hatta yüzüne bakmayan Berrin'e şart sundu ''benimle evlen, ben de Ahmet'in hayatını kurtarayım.'' diye. Ancak sonra ne olduysa oldu acındırıldı da acındırıldı. Madem bu adamı bu kadar acındıracaktınız o zaman niye şart sundurdunuz ya da madem bu adam bu şartı sunacak kadar bencil şimdi niye acındırıyorsunuz? Kabul ediyorum, hayatta her insan zaman zaman bencilleşir, hiçbir insan yüzde yüz iyi değildir. Ama ''sen benimle evlen, ben de sevdiğin adamın hayatını kurtarayım'' demek aşırı derece de bencillik gerektirir, hiç sevmemiş olmayı, aşkı yaşamamış olmayı sadece ve sadece saplantılı olmayı gerektirir ki böyle bir insan da acındırılamaz. Gerçeği saçma sapan daha bir sürü unsur var dizide. Hakan'ın, Berrin'e şart sunduğu ve öyle evlendikleri gerçeği ile yüzleşen Ali ve Cemile'nin olayı el gibi izlemesi mesela. Yahu benim kızıma adamın biri gelip şart sunacak, onu bir evliliğe mecbur bırakacak ben de uzaktan uzaktan izleyeceğim. Nasıl annelik, babalık bu? Hadi Ali hiçbir zaman çok iyi bir baba olamadı zaten ama iyilik meleği Cemile nasıl sessiz kaldı bu duruma anlaşılır gibi değil. Her şeyi geçtim Berrin bile Hakan'ın karşısına geçip bir kere '' biz seninle neden evlendik be adam?! sen şart sunmadın mı bana?!'' diyemedi. Bir de avukat güya bu kız ama daha kendi hakkını aramaktan aciz. Hakan laf sokuyor o kadar, Berrin ise karşısına geçip bu cümleyi dahi kuramıyor. Sonra avukat olduğunu yememizi bekliyorlar bir de. Belki de bütün bu unsurlar Hakan'ın şart sunduğu gerçeğini unutturmak içindi tabii orası da ayrı bir unsur. Öyle bir yere geldi ki dizi sanki senarist belirli karakterlere torpil yapıyor gibi. istediğini ayırıyor, istemediğini kötülüyor falan. Yahu kardeşim hepsini sen yazmıyor musun zaten? Bu öfke, bu kin neyin nesi? kendi yazdığı karaktere kin besleyen tek senaristlere sahip bir dizi aynı zamanda bu dizi. Şu an diziyi izleyenlerin yüzde 90'ına sorsan Hakan'ın, önce Ahmet'in hayatını tehlikeye sokup sonra Berrin'e şart sunduğunu hatırlamıyorlardır bile. Bir de şimdi bu Hakan, Berrin'in kendisini sevmediğini bile bile onunla evlenmek istedi. Evlendiler, Berrin ayrılmak isterken dahi bu adam ayrılmamak için uğraşıyordu. Kısacası gururun ''g'' si yoktu. Daha sonra hapse girdi, kızını hiç düşünmeden gurur yapıp hapiste kalabilmek için adam öldürdü falan. Sevdiği kadın söz konusuyken gururunu ayaklar altına alan bir adam, kızı söz konusuyken (üstelik kızı da sevdiği kadından) nasıl bu kadar gurur abidesi kesilebiliyor Allah aşkına?
Zehra karakterini çözebilen tam cennetlik zaten. Önce babasının Ahmet olduğunu sanıyordu, hatta yapış yapıştı, Ahmet'in dibinden de ayrılmıyordu sonra babasının Hakan olduğunu öğrendi çocuk doğru düzgün bunalım bile yaşamadan Hakan'ı benimsedi. Tamam Ekrem, Zehra'yı kışkırttı, tamam Berrin ve Ahmet kendisine yalan söyledi bu yüzden onlara kızması da normal ama hiçbir çocuk bu durumda öz babasını bu kadar ''kolay'' bir şekilde benimseyemez. Anormal olan kısım bu kısım. Bari hikayeyi tasarlarken, sahneleri yazarken bir pedagogla görüşme zahmeti gösterseydiniz be!
Bir de bu Zehra'yı oynayacak oyuncuyu belirlerken neye göre belirlediler çok merak ediyorum. Tamam babaya andırdığı doğru da çocuk da bir albeni yok hiç. Oyunculuk da yok. Hayır, anneannesi bu kadar güzelken, annesi bu kadar güzelken, dedesi (Ali Kaptan) fazlasıyla karizmatikken bu kız kime çekti böyle yahu? Bebekliği ne de tatlıydı oysa. Bir Deniz'e bak, bir Zehra'ya bak diyor insan ister istemez.