7 Yaşındayken babasını kaybedip yetim kalan,
8 Yaşında okuldan alınıp köyde yaşamaya başlayan,
17 yaşında istediği okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamayan,
iyiki de tutturamamış, tuttursaydı ne olurdu diye düşündürten,
24 Yaşında tutuklanıp 2 ay bir hücrede hapis yatan,
25 Yaşında sürgüne gönderilen,
30 Yaşında doğduğu şehir düşmanların eline geçen,
34 yaşında çanakkale fatihi olan
37 Yaşında böbrek hastalığından Viyana'da iki ay hasta yatan,
Aynı yaşlarda yeni atanmış olduğu ordusu dağıtılan,
38 Yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden kovulup hakkında 14 sene önceki gibi yeniden tutuklanma kararı çıkarılan,
Aynı dönemde bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi dahi olmayan ve cebinde sadece 80 lirası olan,
1 sene sonra 39' unda idan cezasına çarptırılan,
40 yaşlarında işsiz kalıp, ticarete atılan orda da başarız olup batan,
41 yaşında kurtuluş savaşı mimarı olan,
42 yaşında yeni kurduğu devletin reis-i cumhur' u olan,
kurtuluş savaşı döneminde halka sizin gelenek ve göreneklerinizi elinizden almak istiyorlar, direnin deyip, savaş bittikten sonra malesef bizzatihi bu söylediklerini kendisi yapan,
kurtuluş savaşı döneminde alevi dedelerinden savaş için destek alan ama 15 yıl sonra malesef destek verdikleri kişi tarafından dersim' de çoğu alevinin ölümünden bugün sorumlu tutulan,
1922 kurtuluş savaşı' nda ölmüş yunan askerlerine "vah kuzucuklar" diye hitap ederken kendi askerinden bunu esirgediği söylenen,
1937' de anzaklara hitaben hümanistçe methiye yazarken 1927' de ağrı' da, van' da malesef içerideki insanına bomba yağdıran,
haklı tarafları yazılan ama bu, bu olayların yaşanmadığını göstermeyen,
atatürk' ten önceki dönemi her zaman atatürk döneminden daha ayakları yere sağlam basar gibi gelen,
nasıl ki istanbul denilince akla fatih gelirse çanakkale denilince de akla ilk O' nun ismi gelen,
şeriatçılar tarafından selanikli kamal diye hitaplanan, dışlanan,
hatalarıyla, günahlarıyla, yanlışlarıyla, doğrularıyla ne tam kadrini bilebildiğimiz, ne de tam ötelediğimiz, tam bir türk gibi, bizim gibi olan içimizden olan biri.
Ya göklere çıkarıp tanrılaştırdığımız ya da yerin içine atmaya çalıştığımız bence muzaffer komutan. lakin millet olarak sevmeyi de yermeyi de beceremeyiz biz, ya tanrı olarak görür, kusursuzlaştırmaya çalışıp aslında küçültmüş olur, mit haline getiririz herhangi bir kişiyi, ya ne melanet varsa içerideki hainle bile kol kola girip her türlü pisliği o kişinin üzerine atarız.
Mustafa kemal mit haline getirilmiş onlarcasından sadece biridir, tanrılaştırılan, fatih, yavuz, yıldırım, mimar sinan...
ya tanrı yaparız ya da hatasız olduğunu sanıp ya da efsaneleştirir, saçmalarız ya da düşman bellemişsek mimar sinan devşirme, yıldırım sırp, fatih rum, atatürk yunan tohumu bile deriz aslında. ah biz var ya biz daha ileri toplum olamadık, kılla, tüyle uğraşmaktan...
saygılar.