fransızca 'doctrine' sözcüğünün, larousse*'daki fransızca açıklama metninin tıpatıp türkçe tercümesi şudur;
" belli bir hususta, aynı hedefe yönelik olarak ortaya atılan ve bilimsel açıdan kabul gören düşünce ve bilgi bütününe verilen ad "
hal böyle iken, aynı hedefe yönelik olarak ortaya atılan düşünce bütününün doktrin olabilmesinin temel şartı, bilimsel açıdan kabul görmüş olmasıdır. bahse konu 'bilimsel kabul görme' durumu; konunun içeriğine bağlı olarak felsefe bilimi ve sosyal bilimler gibi beşeri bilimlerin irdelemesine ve analizine tabi tutulması sonucu elde edileceği gibi istatistik, ekonomi, matematik, fizik ve biyoloji gibi fen bilimlerinin irdeleme ve analizleri sonucu da elde edilebilir.
söz gelimi, atatürkçülüğün; kemalizm olarak bir |-izm| şeklinde kabul görmemesinin nedeni, bilimsel açıdan bir 'doktrin' olarak kabul edilmemesidir. zira atatürk'ün kalkınma modelinde, köylü kesiminin somut çıkarlar elde etmediği, atatürkçülüğün feodaliteye karşı bir duruş sergilemediği, ve cumhuriyet yönetimindeki atılımın sadece ve sadece şehir elitizmine yönelik bir kazanım olarak kaldığı görülmüştür.
kuşkusuz o dönemin koşullarında başka neler yapılabilir, hangi farklı yaklaşımlara gidilebilirdi, büyük bir tartışma konusudur fakat genç türkiye cumhuriyeti'nde yönetimin belli bir kesimi değil topyekun vatandaşları kucaklaması, bilimin ve bilimselliğin gereğidir ve bu başarılamamıştır.
bu minvalden hareketle, 'bilimsel doktrin' şeklinde farklı bir tanımlamanın yapılması, bilimsel olmayan doktrinlerin de varlığına dalalet eder ki anlamsızdır.
bununla birlikte, bilimsel çalışmalarda doktriner yaklaşımların yerinin olması ya da olmaması ise başka ve üzerinde tartışma götürür bir mevzudur.