kartal kanadına mektup

entry3 galeri
    1.
  1. Güneydoğuda görev yapmış emekli bir astsubay olan Oktay Yıldırım tarafından yazılmıştır. Yılmaz Erdoğan'ın güvercin kanadına mektupuna cevaptır!

    yazar uyarıyor: üşenme kardeşim oku hele ! sözlük hata kodu verdi oha dedi ama sen deme! max. 10000 karakter imiş iki parçada veriyorum..

    BU BiR MEKTUPTUR
    Kuş kanadına, suya, çöl kumlarına yazılmış mektupları okuyanlara veya bu mektupları yazanlara ithaf edilmiştir.
    Vatan üzerine.
    Bayrak üzerine.
    Onur üzerine.
    Namus üzerine.
    Vicdan üzerine.
    Akıl üzerine.
    Adı fark etmeyen ve ithal edilmiş tüm meseleler üzerine.
    Kelimeler ve kelimeleri çirkinleştiren kalemler üzerine.
    Kalemleri tutan riyakâr ve kan kokulu eller üzerine.
    Kalemlerini sapladıkları şehitlerin ve kadınlarının ve çocuklarının ve kardeşlerinin ve onların analarının yürekleri üzerine yazılmıştır.
    Mayın, bomba, pusu, baskın, yazar, çizer ve ihanete alet olan her şey üzerine.
    istemeyen okumasın.
    Kanla yazılmış bir mektuptur bu. Güvercin kanadının gücü yetmez taşımaya, karabaşlı kartal olsa nafile.
    Ağırdır, zira eskidir ve unutuldukça kanla yeniden yazılır, şehit mezarlarının taşları üzerine.
    Bu mektup binlerce yıl önce yazıldı ve binlerce yıldır yazılıyor, yeni fark edenler utansın.
    Kardeş kardeşi öldürmez, öldüren kardeş falan değildir, kalleştir olsa olsa.
    Kalleşlerin en kalleşi ise kardeşim diyerek kalleşlik yapan kalleşlerdir.
    Ve aslında en kahpesi, mayın değil onu Adil Binbaşıların, Davut çavuşların yoluna döşeyen eldir, o eli alkışlayan ve ululayıp aklayan kalemdir.
    En az o el kadar suçludur o kalem, tarihin yanılmaz vicdanında.
    O mayınlara basıp parçalanan bedenler, Edirnekapı`dadır ve bizim yüreklerimizde ve hafızalarımızda yaşarlar.
    Kemerburgaz`daki Kemer Country villalarından görünmez Edirnekapı, çok uzaktır hem de çok.

    DAĞLARDA YARIM KALDILAR VATAN iÇiN
    Ellerimizde can verdi o parçalanan bedenlerin sahipleri, bayrakları dalgalansın diye. Vücudunda sigara söndürülerek, tüm kemikleri kırılarak, kafa derileri yüzülerek işkence edilen sonra da ağaçtan kazıklarla öldürülen ve çığlıkları telsizlerden dinletilen vatan evlatlarının yeri bizim yüreklerimizdedir, o çoğlıkları duymayanların yanı başında durmaz onlar.
    Bir de katillerinin yanı başında dururlar, kulaklarında çınlar haykırışları eğer bir yerlerinde bir parça insanlık kalmışsa.
    Yazıklar olsun, can veren o yiğitleri hainlerle bir tutanlara.

    Ağabey diyordu bana telefonda, Astsubay Zülfikar, geçen gün kız arkadaşımla gezdim biraz ve kimse bacağımın takma olduğunu anlamadı.
    Ağabey diyordu, biraz daha uğraşırsam belki bisiklet bile sürebilirim.
    Daha on dokuz yaşındaydı Zülfikar, mezun olalı tam yirmi gün olmuştu, o kahpe ellerin döşediği mayınla ve bazı kalemler tarafından ululanan o hainlerin, ilk izleriyle tanışırken.
    Küskün veya kızgın değildi sesi, pişman veya aciz de değildi.
    Gururlu ve biraz pusluydu sadece, bisiklet sürebilse yeterdi.
    Koşmayı, atlamayı, denize girmeyi feda etmişti vatanı için.
    Bacağını payanda yapmıştı, Kemerburgaz`ın da üzerinde bulunan Türk egemenlik örtüsüne.
    Yazıklar olsun, çiçek toplayan küçük kızları öldürenlere ve yazıklar olsun o katilleri ululayan kalemlere.

    KAVGANIN BiR SEBEBi VAR, iHANETiN DE
    Kavganın sebebini unutmadık, çünkü bu kavga hiç bitmedi.
    Kavganın sebebi vatandır çünkü bayraktır, onur ve namustur, vicdandır.
    Kimseye verilemeyecek olan, kimse ve hiçbir şey için vazgeçilemeyecek olan egemenlik hakkıdır.
    Atalarımdan bana kalmış olan ve benim çocuklarıma bırakmak zorunda olduğum mirasın vicdani sorumluluğudur.
    Hiçbir vicdana dayanarak reddedilemez, hiçbir çocuğun veya sevgilinin sevgisiyle değiştirilemez.
    Hiçbir aşağılık pazarlığa konu edilemez, namustur çünkü istiklal, öbür ihtimal ölümdür.
    Ben dilimle, bayrağımla, hudutlarımla yaşamak için ölmeyi kayıp veya yazık değil, şeref sayarım.
    Bu paha ne ile biçilirse biçilsin, kimseye yalvarmam durdurun diye, benim olana uzanmışsa el, ben durdururum ellerimle.
    Meğer ki ölüm varmış, sevememek varmış, çiçek koklayamamak, ne gam?
    Vermek vicdansa eğer, akılsa susmak, pusmak, yerle yeksan olmuştur onur ve şeref.

    MAYINLAR NEREDE
    Mayınların yeri bilinmez, döşeyen şerefsizin yeri bilinmedikçe.
    Ve dağlara döşenen mayından daha tehlikeli ve kahpecedir dimağlara ve bilinçlere döşenen mayınlar.
    Dağlara döşenen mayın tek kalır, tek can alır.
    Ürer her doğumda, her okunmada zihinlere döşenen mayınlar ve ihanet her doğumda bir daha artar.
    Başka zihinlere bulaşır, mayınların en tehlikelisidir bu, yayılır.
    Dağlardaki gibi otla ve toprakla gizlenmez, sevgiyle, barışla ve daha ne kadar varsa tüm süslü kelimeler alet edilir bu gizlemeye.
    işte o anda ölür kelimeler, kahreder kaderine.
    Kullanıcısını seçme hakkı yoktur çünkü.
    Sevgi, bölen ve yıkanın ağzından, aşk yataklık edenin, sinsice zihinlere mayın döşeyenin kaleminden dökülür.
    Ölür kelimelerde sevgi.
    Ve barış artık, en fazla parayı verenin yatağını doldurur, en fazla paraya yazıp çizenin elinden.
    En pahalı kalemler pazarlar barışı, salyaları akan bölücülerin sofrasına.
    Bazen bir villanın çalışma odasında ve bazen bir gazete köşesinde dokunaklı kelimelerle süslenip öylece pazarlanır barış. Pazarlığı yapılmış ve satın alınmış bir fuhuş için.
    Bölmek ve parçalamak için yapılan hain savaş, fuhuş yapar barışla, tecavüz eder barışa hayasızca ve pazarlayan kalemlerin nezaretinde.
    Dedim ya, bu eski ve ağır bir mektuptur, Türk nereye gittiyse obasıyla, ihanet en sondaki katırla takip eder göç kolunu.
    Soylu atlar hızlıdır, bu yüzden biraz geç gelir ihanet, yolda haram meralardan beslenerek.
    Bu eski bir hikâyedir, ne kuş kanadı ne suya atılan şişe taşıyabilir; ağırdır, kanla yazılmıştır, bir kısmı Edirnekapı'dadır, Çanakkale'de bir kısmı ve Karsta, izmir'de, Muş ovasında, Malazgirt'tedir, Sakarya'dadır.
    Bir kısmı hala yazılmaktadır, Cudi'de, Gabar ve Körkandil'de, Masura çayında, Ali boğazında, Cehennem deresinde cehennem sıcağında yazılmaktadır, şehit Mehmetlerin kanıyla.
    Yazıklar oluyor, onur ve şerefe, bayrağa, vatana, kutsal olan ne varsa yazıklar oluyor onursuz bir hayatla değiş tokuş edilirken.

    alıntıdır (notdefteri.org)
    5 ...