Robert Enke Bu ülke basının Enkek ilan ettiği bir modern zaman kahramanı. Tek maçlık Fenerbahçe serüveninden hatırladığımız, daha sonra Almanyada 'Yılın kalecisi' seçilen, Panzerlerin üç direk arasını bekleyen birisi. Mahzunluğuyla hep dikkat çekerken, bir gün kendisini trenin önüne bırakan bir adam. Bir insan. Boynunda çarmıh gibi taşıyamadığı hüznüyle düşündüren, üzen, ağlatan...
Bir zamanlar duvarla ayrılan iki Almanyanın doğusunda, Jenada doğan Robert Enke, kentinin takımı Carl Zeiss Jenada oynamaya başladı. ikinci ligde 11 Kasım 1995te ilk defa kaleyi koruduğunda, Almanyanın en genç file bekçisi unvanını ele geçirmişti. Borussia Mönchengladbachın kalesini Uwe Kampsten teslim alan genç oyuncu, 1999da Benficanın yolunu tutuyordu.
Portekizin Kartalında, hocası Jupp Heynckesin kaptanlığa getirdiği file bekçisi, kulüp tarihinin en kötü sezonunda kaleyi beklemişti. Buna rağmen hayranları artıyor, büyüklerin ilgi odağı oluyordu. Barcelonaya imza attığında, bir rüya gerçek oluyordu. Belki de kâbus...
Katalan devinin elendiği Novelda ile oynanan Kral Kupası maçında, sonradan Galatasarayın yolunu tutacak Frank De Boer tarafından günah keçisi ilan ediliyordu. Kaderin garip bir cilvesi, Şampiyonlar Liginde Galatasaray ve Brugge karşısında görev yapmıştı. Evet yine sonraki bir Galatasaraylı Rijkaard, Barça'da göreve geldikten sonra sarı-kırmızılıların ezeli rakibi Fenerbahçeye kiralanan Alman file bekçisi, sarı-lacivertlilerde sadece bir maçta oynamıştı. istanbulsporlu Balilinin aşırması, onu 'Enkek' yapınca, bir maçta kalemi kırılmış, geldiği gibi gönderilmişti. Hiç açıklanmadıysa da depresyona girmiş, psikolog Valentin Markserden yardım almaya başlamıştı. Barcelonada idmanlara çıkarken bu sefer ikinci küme tozu yutmaya, güneşli Tenerifee yollandı. iki kulüp de o acı haberden sonra dün O'nun için birer dakika duracaktı.
Hannovere dönüşü suskun olan Enkenin sahalara ayak basışı muhteşem olmuştu. Kısa sürede kalenin vazgeçilmezi olan file bekçisinin performansı büyüklerin dikkatini çekiyordu. O ise, takımında kalmaya devam ediyordu. Uzun yıllardır beraber olduğu Terasa ile bir çocuk sahibi oldu. 13 yılın ardından sevgilisiyle 2006da evlenen Enkelerin dünyası kararmıştı. Kalbinde büyük bir sorunla doğan minik Laranın yüreği, 17 Eylül 2006da iki yaşındayken yapılan bir operasyona dayanamamıştı. Terasa dimdik ayakta dururken, altı gün sonra kaleye dönen Robertin yüreği kan ağlıyordu. Kimbilir, belki de futbol sayesinde hayata tutundu; en azından bir süre daha...
O, Hannover kalesinde yaptıklarıyla milli takım antrenörü Joachim Löwün dikkatini çekedursun, küçücük Empedede karısı, Portekiz ve ispanyadan toplanan köpekleri ve bir atla çiftlikte yaşayan file bekçisi havyan hakları için savaşıyordu. Belki de uzatmaları oynuyordu. Adının hep geçtiği milli takımda Lehmann ile kale için savaş veriyor, Löwün en güvendiği adamlardan biri oluyordu.
ilk defa Danimarka karşısında Panzerlerin formasıyla tanıştı. EURO 2008de yedek kulübesinden çıkmayan oyuncu, Hannover gibi küçük bir takımdan ayrılıp büyük bir ekibe gitmesini bekleyenlere inat, bırakmıyordu taraftarını, kulübünü. Kendisine en zor günlerinde sahip çıkan camiaya karşı bir vefaydı belki de bu tavrı.
Mayıs 2009da Leilayı evlat edindiler. Bir bakteri zehirlenmesinden dolayı 63 gün kalesinden uzak kalan kaptan, 31 Ekimde Kölnde destan yazmış, 8 Kasım'da da Hamburgun usta ayaklarına karşı sahne almıştı. 10 Kasımda arabasını istasyonun önüne park eden kaleci, kendisini trenin önüne atmıştı, biricik kızı Laranın mezarının 200 metre ötesinde.
intihar notunda ailesi ve doktorundan özür dileyen file bekçisinin eşi Teresa, o gün yapılan basın toplantısında şöyle konuştu kocasının ardından:
Çok şeyi beraber aştık. istanbul ve Barcelonada çok zor zamanlar geçirdik. Daha sonra her şeyi geride bıraktığımızı düşündük. Derken kızımızın ölümü geldi. Düşündük, her şeyin üstesinden gelebilirdik. Sevgiyle her şey olurdu. Hayır, olmadı.
Hiçbir zaman unutmadığı kızının ardından bir gün, Ölümden sonra zamanla daha basit olacağını öğreniyorsunuz. Daha iyi olmuyor. Bir de bence bir insan çocuğunu kaybetmedikçe bunu anlayamaz demişti Enke. Tıpkı ölen kızının ardından Acıyı yaşadım ben, yalnızlığı ve sevgisizliği Bir ölüm kaldı, o da umurumda değil; ölüm yaşanmıyor ki diye soran rahmetli büyük usta Fethi Naci veya iki çocuğunun ölümünden sonra Kindertotenliederi (Çocuk Ölümü Şarkıları) yazan şair Friedrich Rückert gibi. Rückertin şiirlerinden beşini besteleyen Gustav Mahlerin aynı acıyı tattıktan sonra ölümsüz eserini asla yönetmemesiyse başka bir yazının konusu.
Geriye yaşanmadık bir ölüm kalmıştı, o da 10 Kasım 2009'da bir trenin altında geldi buldu onu. O şimdi biricik Larasıyla huzurlu