- etkileyici başlangıçlar her zaman güzeldir. tutar okuyucunun elinden ve çeker götürür, bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkarır. hissettiğiniz ölçüde gerçek bir serüvendir yaşadıklarınız.
"...tahta gıcırtıları, asılı duran ölü bedenin sessizliğine eşlik ediyordu. Ayağından kayıp giden bir tabure değil, satranç tahtasıydı. Son hamlesini yapmıştı Deniz, ölüm onun oyunu bilinçli kaybetmesinden ibaretti. Şahını ileri sürüp, oyunun bitmesini bekledi..."
- ve gerekçesi;
"...Çaresizlikten değil, amaçsızlıktan. Mutluluk hep içimdeydi, ruhuma kimse erişemedi. Bu sana göre bir son, ruhum özgür kalacak ilk defa..."
- inişli-çıkışlı, düşüşlü-kalkışlı yaşam şartlarında ruhsal dengemizi sağlayan, bir pamuk ipliği sanki... kiminde biraz daha kalın, kiminde ise daha ince. üzerinde daima kaldırması beklenenden daha fazla bir yükle, ne zaman ve ne şekilde kopacağı belli olmayan bir pamuk ipliğine bağlı yaşamlar.
kâh, o anki ruh haliyle ve ani bir kararlarla yaşam bağlarını koparanlar, kâh, çok kez deneyip bir türlü yaşama tutunamayanlar. ya anlık duygusal patlamalar ya da hayata mağlubiyetlerden bezmişlik hali değil midir, bizleri o sona hazırlayan.
"...Deniz, mutsuz değildi; eksik hissediyordu kendisini. ailesinin ve arkadaşlarının yönlendirmeleriyle geçirdi okul dönemini. aldığı tavsiyeleri önemsemiş, etrafındaki insanların görmek istedikleri gibi biri olmuştu. hiçbir zaman planı olmamıştı, dalgaların kıyıda bıraktığı izler kadar sürekliydi yaşam düzeni. zaman ilerledikçe yaşadığı ilişkiler ve etrafındaki insanlarla ilgili yaptığı gözlemler, onu gerçeklerle burun buruna getirmişti. bir fil kadar yavaş ve sabit hareket ediyordu, hedefinden uzaklaşmadan..."
- hata yapma korkusudur, deniz'deki. tıpkı tanınmayan bir mikrobun vücuda girdiğinde asker hücrelerin yaptığıdır; telaş ve şüphe...
başarısızlıklar telaş ve şüphe yaratır. zira, tamamen kendisinin kurgulayıp geliştirdiği, tepkilere, tacizlere ve saldırılara karşı savunma mekanizmasını geliştirip-güçlendirebildiğinde insan, yani, önceden aşılanmış ve güçsüz saldırılarda kendi antikorlarını üretebilmiş olsa mücadele edecektir ama öyle değildir durum, kendisine öğretilen yaşamı sürdürmektedir deniz. kendi kurgulayıp-geliştirdiği bir yaşamı değil. başarısızlık, kavram olarak dahi yoktur sözlüğünde ve sırf bu yüzden;
"...acılarını kontrol edemiyordu ama önüne geçebiliyordu, huysuz bir atı yönlendirmek gibi. yaşam bir tecrübe kaynağıdır; Deniz ölesiye susamıştı tecrübeye, bugün başlayan doygunluk hissi, hiç bitmedi. ateş toplarıyla çevrili rüzgarlar, savunmasını hiçbir zaman yıpratmadı. şüphesiz tecrübeyi kale edinmişti kendisine, arkasına sığınıyordu..."
- adeta okuyucunun içine işleyen, çok güzel, doyurucu ve net ifadeler. deniz'i ve hissettiklerini, hissettirmiyor mu bir bir?
"...her zaman şüpheciydi, bunun sebebi yaşadıklarıydı. şüphe, insanı her türlü hileye karşı koruyan bir vezir gibidir; kontrol edilemezse insanı delirtebilir..."
- keşke yazar, kendi düşüncesini de aynı zaman kipleriyle verseydi de bunlar; yukarıda olduğu gibi 'geniş zaman kipleriyle filozofi yapmak' şeklinde algılanmasaydı.
şöyle ki;
"...her zaman şüpheciydi, bunun sebebi yaşadıklarıydı. şüphe, insanı her türlü hileye karşı koruyan bir vezir gibiydi; kontrol edilemezse insanı delirtebilirdi..."
bir zaman kipinin değişimiyle, etki bir anda nasıl da değişiyor değil mi? okuyucunun gözünde; " 'bilmiş' yazar gidiyor, 'bilge' yazar geliyor".
"..."kendine iyi bak" dedi ve evine döndü Deniz..."
- işte! pamuk ipliğinin koptuğu andır bu... bu andan sonra deniz, kendini ne kadar yatıştırmaya, teselli etmeye çalışsa, inandırmak için çabalasa da beyhudedir artık! herşey bir yana, bir sele kapılış anında tutunulacak tek dal da kopmuştur.
"...Yere bıraktı kitabı yavaşça, yatağına uzandı. Vücudunu dinlendirdi ve pencereyi açıp derince hava çekti içine. Penceresinin hemen önünde büyüyen ağaçtaki kuşları dinledi ve görevlerini tamamladığını düşünerek oyun tahtasına yöneldi..."
ve son;
"...Tuhaf bir gülümsemeyle sessizce veda etti: "Mutluluk isteğiyle!""
- neredeyse, 'bir intaharın anatomisi' adını alsa yadırganmayacak türden bir öykü çıkmış ortaya şah ve ölüm'de.
yazarların, öykülerinde kendini gizleyebilmesi çok önemlidir. illaki konuşması gerektiğine inanıyor, bir şeyler söylemek için yanıp tutuşuyorsa da kahramanlarını konuşturur. söyleyebilecek bir kahraman yoksa da önce onu yaratacak sonra ustaca öyküsüne ilikleyip konuşturacaktır. kalem onun elindedir.
bir intaharın öncesini ve sonrasını kaleme almak; yaşanan olayın yarattığı ortamın okuyucuya tam olarak yansıtılamaması, intahar gerekçelerinin yeterince ortaya konulamaması, kısacası, okuyucunun yeterli ölçüde tatmin edilememesi durumunda, 'sığ kalışlara' sebebiyet verir ki bu manada, kaleme alınmaları, bir yazar açısından en riskli öykülerdir.
- ben, bir amatör çalışması olarak değerlendirildiğinde, tanzamanitanyeri'nin bunu çok da iyi başarabildiğini düşünüyorum.
konuldukları yerlere; gerek nitelikleri, gerekse çaplarıyla birkaç boy büyük gelen aşka dair şu tespitler içinse, belki birer öykü dahi kaleme alınabilirdi.
"...Aşk kontrol edilebilirdi onun için, hatta en sefil zevklere kurban edilebilirdi..."
"...Piyondur aşk, yem edilir en umutsuz hayatlara..."