kahveyle ısınılabilen kışların yaşandığı bir yerde romantik takılan kişidir. sever kahvesini, çayını alıp, penceresinin önünde kitap okumayı. yaz gürültüsünün aksine, herkes çekilmiştir evine, dışarısı nispeten sessizdir. kendi köşesindedir herkes, onun gibi. kendini dinler.. ne aşk, ne iş, ne arkadaşlar... sadece kendini dinleyebileceği o griliği pencereden içeri yansıtır o beyazlık. eskileri hatırlatır belki de, bir sobanın etrafına dizilip kestane yiyen çocukların sıcaklığını, o sohbetleri hatırlatır. kış hep dinginliği getirir, renkler güzeldir, ama yorar işte bazen, kendinden uzaklaştırır.. özüne dönmek, varı yoğu tartmak için, bir inzivadır kış.. tüm renkleri alır, beyazı verir. beyaz soyuttur ve düşündürür. bir sonraki yaza bu yüzden hep daha farklı düşüncelerle başlanır, sessiz bir gecenin ardından güne uyanış gibi.
benim bildiğim kışların yaşandığı yerde ise sümüğüne aşık kişidir. zira benim bildiğim kışlarda burnundaki sümük burundan çıkamadan donar.