Maalesef cok kotudur... Insani maafeder. Butun hayatin boyunca anne baban tarfindan yetistirilmissindir. Sonra universite okumaya gidersin, zamanin hic yoktur haftada 1 maximum konusabilirsin...
Universitede felsefeden, ekonomiye, oradan tarihe, psikolojiye kadar bir suru ders alirsin. plato, aristotales, descartes, hume, marx, adam smith vs. okursun. Farkinda olmazsin, ama zihnin acilmistir. Hayata bambaska bir sekilde bakiyorsundur... Eve donersin ve ailenle muhabbet ederken duyduklarina kulaklarin inanamaz...
Bir anda fark edersin ki annen, kafasi baska dusuncelere kapali, yobaz bir dindar, kendi dusuncelerini baskalarina empoze etmeye calisan, tartisilamayan, munazara sanati ve mantiktan anlamyan bir cahil. Basindan asagi kaynar sular dokulur... Yine de cok seversin, sana senelerce bakmis, seni yetistirmistir bu kadin. Annedir sonucta, ama agzini her actiginda, fikir beyan ettiginde tirnaginin altina biris igne batiriyor gibi hissedersin. Kendi dusuncelerini dile getirdiginde, sinirlenmesi seni de sinir eder...
Hala koca kari ilaclarina basvurmaktadir. Hasta olursun, sana da icirmeye calisir. Bilirsin ki verecegi ilac sana zarar verecek almazsin, sinirlenir; doktora gidersin, sinirlenir... Hala astrolojiye inanmakta, yaptigi cogu isin arkasinda dini sebepler olmaktadir. Insanlari irklarina, cinsel tercihlerini, deri rengine, konustugu dile, yetistigi ulkeye gore yargilamaktadir... Yani olay sadece dusunce ve kafada degildir, aksyonlarini da bu cahil dusunceler belirlemektedir.
Ona ogretmeye calistikca o kendi kabugunu daha da kalinlastirir, kendi cehaletini gormekten korkar... Oldugu gibi kabul ettiginde de kendi ozgurlugunden feragat edersin, kendini ifade edemezsin, motivasyonunu anlamaz...