nasıl yaşanırsa yaşansın, üzüntüsü, derdi, kederi, mutluluğu ile sanırım en çok özlenen oluyor bu insanların hayatında.
en kötü hatıranın bile bir an akla düşmesi çok farklı duygular yaşatıyor insana.
örnekler çok...
- mesela en ufağından şu yeni neslin pek bilemeyeceği erik/elma vs ağacına dalmak, ağaç üstündeyken bahçenin sahibinin bağırması ile ağaçtan düşmek, el bileğini çatlatmak, bahçe sahibinin duruma üzülüp hemen kucaklayıp hastaneye götürmesi seni... hastane çıkışı ertesi gün eve elinde bir torba erik ile gelmesi, nasılsın diye sorması. çok acayip çok.
- alman kale oynamak, dokuz aylık oynamak, misket oynamak...
- taş üstünde deliler gibi maç oynarken yüzlerce kez düşüp her tarafı yara bere yapmak, küçük ve çelimsiz kollarla abiler ile maç oynarken sert meşin topun avuç içine dik biçimde çok hızlı bir şekilde gelip (çatlayan aynı)
bileği kırması. o sıcaklık ile bunu anlayamamak maç yapmaya dahası hala kalecilik yapmaya devam etmek. bir şey olduğunu anladığın zaman korka korka babaya gitmek. babanın sana bir şey olduğu korkusu ile telaşla hastane hastane gezmesi.
- zorla, ağlaya sızlaya aldırılan atarinin bozulması. atari bozulduğu için üzüntüden hasta olmak. babanın hastalığın sebebinin bu olduğunu anladıktan sonra ''oğlum sen manyak mısın'' deyip evden çıkması, 1 saat sonra gidip daha güzeli yanında bir sürü oyunla eve getirmesi. (bkz: baba)
- dede ile oynarken, oradan oraya zıplarken tam iki gözün arasında, sivri cam meyvelik sapının yaklaşık 5 cm içeri girmesi (bu, hayatımda ki en canlı anılardan biridir) çok fazla kan kaybederek hastaneye gitmek, öyle ki araba hastaneye giderken başını yasladığın annenin beyaz eteğinin kıpkırmızı olması.
- dedenin gelişini ıslığından tanımak... mahalleye girerken ıslık çalması. yanına koşmak, cebinden çıkardığı çikolatayı ve bozuk paraları almak. dedeye adeta tanrı gibi bakmak. binaların arasında kocaman bahçemizde yetiştirdiği ağaçlar, sebzeler, meyveleri görüp bunları tek başına yapan adama küçücük yaşta kocaman saygı duymak.
- dedenin ölmesi... mahalle arasında diğer mahalle ile maç yaparken bir arkadaşının gelmesi, ''gel size gidiyoruz demesi'', maç bitsin so.. diyemeden tutup bisikletin arkasına bindirmesi seni. eve gitmek. aile apartmanı olduğu için giriş kapısın komple açık olmasına şaşırmamak fakat kapı girişinde onlarca ayakkabıyı görmek. o anda amcaya rastlamak kapıda. amcanın sana, senin amcana bir süre sessizce bakması. hiçbir şey demeden sarılman, içinde haykırarak ağlarken, dışarıda sadece göz yaşı dökmen. yukarı çıkıp dedeni görmek cansız bir biçimde. çok sevdiği bahçesiyle uğraşırken, tam orada hayatta gittiğini öğrenmek. o yaş itibariyle cinli, perili, hayaletli durumlardan korkan bünyenin gece geldiğinde deliler gibi dedenin ruhunun gelmesini dilemek. özlemek.