nosekeni

entry7 galeri
    7.
  1. yazarın dili öyle yetkin, kurgusu öyle çarpıcı ki işlediği konunun hakkını okuyucusunu mest ederek veriyor. bir solukta okunuyor ama bitiminde insanın içinde tarifi zor, derin duygular uyandırıyor. öykü boyunca insanın ruhu, duygudan duyguya akıyor; önce acıma sonra kızgınlık, nefret en sonunda da batının sözde medeniyetinin aslında sadece kendine layık gördüğü medeniyetinin, çarpık anlayışının sefil ve arsız suratına bir siyah tarafından indirilen tokat neticesinde büyük bir rahatlama ama derinde de bu düzenin dünyanın her yerinde bile isteye sürdürüldüğünü bilmenin dayanılmaz ağırlığı...

    öyküde kullanılan satranç imgesi de; batının bu zeka ve strateji oyununu, aynı batının dünya üzerinde kurduğu sömürü düzeninin dayandığı zeka ve stratejiye benzetme; tüm dünyayı satranç tahtasına; insanları, ülkeleri de emperyalizmin şahı ya da piyonu olmasına mutevvellit satranç taşına benzetmek; ama bunda bile sözde adaletin siyah taşlardan hiçbirini şah gücünde hareket ettirememesini vurgulamak harika. yazar bir cümle ile öyle güzel anlatmış ki; ben sayfalarca yazsam o anlamı öyle etkili veremeyeceğim kesin.

    --spoiler--
    Bir satranç tahtasında hem siyah şah var hem de beyaz şah ve yine o tahtada hem beyaz piyon var hem de siyah piyon, maalesef biz şah değiliz sadece piyonuz!
    --spoiler--

    çözüm belki de o satranç tahtasının tepetaklak olmasıdır. o da başka bir dünyanın mümkün olması düşüncesidir...

    --spoiler--
    ama fırsat verildiğinde gücümüzün neleri alt edebileceğini biliyorsunuz.
    --spoiler--

    yazarın psikolojik tespitleri de takdire şayan, bir kaçını paylaşırsam:

    --spoiler--
    siz zamanında 'siyah ırkı eğitmek için buradayız' deyip bu bahaneyle kıtamızın her bir köşesini keşfe geldiniz. sonra dininizi tanıttınız; bizi kendinize bağlayacak ortak bir unsur aradanız çünkü bizim ham zenginliğimizi sömürebilmek için buna ihtiyacınız vardı. çok farklıydık! Siz beyaz bizse siyah! Ama siz Hıristiyan biz de Hıristiyan olunca işler biraz kolaylaşacaktı ve öyle de oldu!
    --spoiler--

    --spoiler--
    elita, bir kaç yıl önce güney afrika'da ismini karıştırdığı herhangi fakir bir ülkeye (ona göre tüm afrika ülkeleri aynıydı) bağışlarda bulunmuş, hatta bazı yardım kampanyalarına destek olmuştu. yardımlarıyla manevi hazzı yaşamış ve iyi bir iş yaptığı için kendisiyle gurur bile duymuştu. ama hiç böyle şeyler düşünmemişti.
    --spoiler--

    --spoiler--
    Manevi babası belki de yaptıklarının diyetini ödemek için onu evlat edinmişti
    --spoiler--

    ve bu en muhteşemi sanki;

    --spoiler--
    Nosekeni insanların işe yaramaz acıma duygularını bir anda vicdan azabına çevirmenin zafer sarhoşluğuyla derin bir iç çekti
    --spoiler--

    şu sahne o kadar gerçekçi ve vurucu anlatılmış ki, o kanlı satırın gölgesini insan ensesinde hissediyor hem de kesif kan kokusunu soluyarak;

    --spoiler--
    tamam, çektiklerimi sıralayayım; önce darp ettiler, sonra bu üç kişi tarafından tecavüze uğradım, bir kız çocuğum vardı, daha 5 yaşında, gözlerimin önünde ona da tecavüz ettiler ardından onu öldürdüler. Beni de öldüreceklerdi, olanları gördüğümde bayıldığım için öldüğümü zannetmiş olmalılar ki üstünde kızımın kanı olan satırı bana değdirme gereği duymadılar. Bitti bu kadar.

    --spoiler--

    kurallarını emperyalizmin yazdığı bir satranç oyununun siyah piyonu olarak yaşayan her varlığın okuması dileğiyle, ruya avcisi'na sonsuz teşekkürler...

    başka bir dünya mümkün!
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük