şöyle kallavi bir kalınlıkta, güzel de içeriği olan bir kitaba biçildi ise az bile olan pahadır.
kitabın 20 lira olması zor bir konu. özellikle benim de yayınlanmış kitabım varken ve yazmaya da devam etmeye niyetli iken üstelik. oysa bu tavuk ve yumurta denklemi gibi. yayınevleri yüksek fiyat biçiyor çünkü okuyucu az. okuyucu fiyatlardan şikayet ediyor çünkü baskı sayısı az, dolayısı ile maliyet yüksek. korsan mevzusu var bir de.
ben bir çok güzel an yaşadım hayatımda, bir kısmı da kitap okurkendi. normalde bunu söylemekten utanırdım ama kimden çekineceğim? evet deli gibi seviştiğim ve hiç unutamadığım sevişmelerim oldu. gezdiğim tozduğum, değişik yerleri gördüğüm, farklı lezzetleri tattığım anlarım oldu. faust'un kaçındığı gibi "lan bu an hiç bitmese olmaz mı?" dediğim anlarım oldu. hepsi de güzeldi.
tabii kötü anlarım da oldu, ama onlar bunun konusu değil. iyiden çok kötü oldu belki de. neyse. iyiler konumuz. sonuçta bir sürü iyi anlarım oldu ve iyilerden bir kısmı da kitap okurkendi. kendi başıma, yazarla başbaşa.
işin aslı şu: çok fazla kitap yayınlanıyor ve çok azı bu paraları hakediyor. benimki de hakediyor mu bilmiyorum misal, kendimi değerlendirmekten acizim. ama sektörün yürümesi için şu an bu paralar gerekiyor. belki ileride işler değişir, insanlar daha çok okur hale gelir, ki ben hiç sanmıyorum onu. herkes yazar ama okur nerede, okur yok. ama herkes yazıyor. bilmem ne dörtlemesi, bişey beşlemesi, bir kıl güncesi. herkes yazıyor.
ama onlar da okumuyor, yazdıkları da okunmuyor. sorun burada.