okuyucuların büyük bölümü, düzyazıda şiirsel anlatımı çok sever. dizelerin sonlarındaki seslerin uyumu gibi tümcelerin sonlarındaki sözcüklerin ses uyumu da hem okumada bir akıcılık getirirken hem de düz yazıya şiirsel bir hava katar.
kılçıklıtazefasülye, bu anlatıma oldukça başarılı bir örnek vermiş; öylesine başarılı bir örnek ki gelin bu satırları dizelere dönüştürüp bakalım ve görelim ki ne denli güzel bir şiir çıkıyor karşımıza;
" kelimeler yarenlik eder miydi;
bu biçare haline.
tutar mıydı elinden,
tutar da kaldırır mıydı yeniden düştüğü yerden,
bilmiyordu..
sadece,
deli gibi bir yazma isteği..
kurgulamadan,
düşünmeden,
planlamadan,
öyle çalakalem..
aktığı gibi..
döküldüğü gibi.."
öylesine öykü konuları vardır ki işledikçe işleyesi gelir yazarların. aslına bakılırsa, boşuna da değildir bu ısrar zira, alıcısı-okuyucusu hiç bitmez.
en bilineni, bir kadın ve bir erkeğin duygusal ilişkilerini ele alan, bol romantik içine az dramatik veya trajik ya da tam tersi karışımlı öykülerdir. "benim o taraklarda bezim olmaz!" tavrı sergilemeye çalışan katı görünümlü insanlara da bakmayın siz! onlar bile romantizmin büyülü ve sıcak atmosferine dayanamaz, bir süre sonra yumuşar-gevşeyiverirler.
- şu güzel anlatıma hangi katı yürekli insan ve ne kadar dayanabilir ki;
"... çok mu zor birini sevmek.. en kolayı bu oysa.. yalansız, dolansız, hesapsız, bir sonraki adımı planlamadan, böyle yaparsam daha mı çok bağlarım diye düşünmeden.. en kolayı sevmek değil mi? yanlış mı yaptım bunca sene ben? elimden gelen tek şey sevmekti benim, sevdim.. yaşarken ölür gibi sevdim. canımdan bir parçayı verir gibi sevdim.. hayatı sevdiğim gibi sevdim..."
- içtenlik... yazarın, onun sayesinde okuyucu üzerindeki etkiyi ikiye katladığı bir sır değil! hatta, öyle bir an gelir ki o okuyucu şunu bile düşünmeye başlar: " bunları yaşamayan birinin yazması çok zor!"
"...kafamın içinde bir baloncuk var.. sabun köpüğü gibi.. ama o kadar masum değil.. her gün biraz daha büyüyor. ne zaman patlar bilinmiyor.. patlarsa hemencecik ölürmüşüm.. ameliyat da edemiyorlar.. yeni teknoloji bir tedavi öngörüyorlar ama o da çok riskli.. felç ihtimali, iyileşme ihtimalinden daha çok... üstelik hastalığı yok etmiyor, sadece büyümeyi durduruyor.. yani ölüyorum ali.. tedavi olmazsam sürpriz bir zamanda, tedavi olursam yarım bir hayatla.."
yazarın, hissettiklerini anlatım kabiliyetini kutlamamak elde değil. öyle düşünmekteyim ki kendisini kahramanının yerine koyarak; ne düşünür, neler hissederdim diye düşünerek yazma tekniğini kullanıyor. anı, bizzat yaşayarak tam amatörce yazıyor. kim bilir, yazarken belki de ızdırap çekiyor, göz yaşı döküyor.
bu tekniği kullanan yazarlar, öykülerini kaleme alırlarken kendilerini o denli kaptırırlar ki hüngür hüngür ağladıkları dahi bilinen bir vakadır. sonuç? sonuç, duygu yüklü böylesi güzel, okunası öyküler çıkıyor.
kılçıklıtazefasülye; seni yürekten kutluyorum! lakin, şu sonu 'iki nokta yanyana'lı cümleler kurma alışkanlığından vazgeç! zira, okuyucuda ister istemez telgraf metni okuyormuş gibi garip, dahası dikkat dağıtan sevimsiz bir etki yaratıyor.