üniversiteyi uzattığım seneydi. fen fakültesi biyoloji bölümünde okuyordum. çok tembel bir öğrenci olduğum için * alttan bir sürü dersim vardı. bu derslerden bir tanesi sitoloji dersiydi. bir ikinci sınıf dersiydi ve ben birkaç yıldır devamsızlıktan kalıyordum. artık bu derse girmek zorundaydım. arkalarda bir yerlere oturdum. yanıma da birileri oturdu.
dersin ortalarında hoca "sitoiskelet neden bitkilerde hayvanlara nazaran daha zayıftır" diye bir soru sordu. sınıfta cevabı kimse bilmiyordu. ben bu sorunun cevabını verdim.fakat sadece çevremdekilerin duyabileceği şekilde. nede olsa son sınıftım ve bu yüzden dikkat çekmek istemiyordum. bir yandan da çevremdekilere artistlik yapıyordum tabi.hoca biraz daha bekledikten sonra benim verdiğim cevabın aynısını verdi.
neyse. yanımdaki bayan bana "neden hocaya söylemedin" dedi. hiç o tarafa bakmadım. kendimce karizma yapıyordum. aynı bayan daha sesli bir şekilde bir daha sordu. gene cevap vermedim. aynı soruyu üçüncü defa sorduğunda ona dönmeden cevap vermeye başladım.
- ben son sınıf öğrencisiyim ve hoca bunu biliyor, o yüzden...
bu arada bayana döndüm. göz göze geldik. çok etkilenmiştim. kafamı tekrar önüme çevirdim ama tekrar ona doğru döndüm. olur ya. bir şeye bakarsın, sonra hızlı bir şekilde bir daha bakarsın. öyle oldu.
öğrencilikle alakalı rutin şeyler şeyler hakkında konuşmaya başladık. artık soruları ben soruyordum, o cevap veriyordu. ders boyunca konuştuk, tanıştık.
dersten çıktığımda ne ders, ne indiğim merdivenler, ne yürüdüğüm yol,ne cebimdeki para, ne yiyeceğim yemek... ondan başka hiçbir şeyi düşünemiyordum. aklımda bir tek o vardı.
tam bir hafta geçti. ev arkadaşımın masa üstü bilgisayarından kıraç ı açtım. mutfaktaki dağa dönmüş bulaşık yığınını yıkamaya başladım.
o şarkı çalıyordu.
olur ya bir gn gelir yaaaa.
olur ya kader bu yaaaa..
olur ya benden başkasını, gözün görmez, olur yaaa..
o şarkı çalıyordu ve ben bulaşık yıkıyordum. bir ara kendi kendime "ya batar, ya çıkar" dedim. "ya batar, ya çıkar"
ona açılacaktım. param her zamanki gibi yoktu. arkadaştan borç aldım ve en şık kıyafetlerimi giyerek okula gittim. dersten önce onu sınıfın kapısında yakaladım ve dersi ekerek bir şeyler içmeye davet ettim. kabul etti.
açıldım. nasıl olduğunu bilmiyorum ama hayatımda o kadar güzel konuştuğumu hatırlamıyorum.
oda benden etkilenmiş.. o gün başladık..
o akşam eve döndüğümde, ev arkadaşımın masa üstü bilgisayarından kıraç ı açtım.
o şarkı çalıyordu.
endamın yeteeer...
gözlerin yeteeeerrr..
uğramasın sanaaaaa, ne hüzün nede keder.
kalbim sende, senden vazgeçmeyecek.
korkma içimde aşkın hiç bitmeyecek.
eğer istersen sonsuza dek sürecek.
inan bu adam, hep seni seveceeeeek.
o şarkı çalıyordu ve ben oturduğum koltukda, yüzümde aptal bir tebessüm, sigaramı ağzıma götürüyordum. dünyanın en mutlu insanıydım.
oğlum biraz önce uyandı. o kadın şu anda çocuğumu emziriyor. **
zaman gerçekten çok hızlı geçiyormuş. mesela eşimle tanıştığım o ders 2006 yılının 4 kasımıydı.
bazen dinlediğimz şarkılar gerçek olabiliyormuş. mesela kıraç ın yukarda yazdığım şarkıları gibi.
hayat gerçektende ayrıntılarda gizliymiş. mesela bir soru, insanların tüm hayatın değiştirebiliyormuş.