onur ünlü adını duymuş olanların ama ah muhsin ünlü'yü tanımayanların; ah muhsin ünlü'yü bir takma isimden, alter egodan ibaret sananların asla anlayamayacağı, sevmeyeceği, tavsiye etmeyeceği, başarısız bulacağı film. oysa bu film nasıl kötü olabilir ki, bu filmin içinden tren geçiyor be tren! gişedeki durumu da hayal kırıklığı değildir aslında. türk izleyicisinin utanç tablosudur. ah muhsin ünlü'yü şaşırtmamıştır ama bu durum eminim. çünkü kendisi de der "zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz." ama varsın olsun, onlar beğenmesinler, bırak biz başbaşa kalalım seninle ah muhsin ünlü.
"belki inanmayacaksın ama ben bu yazıyı ellerimle yazıyorum ah muhsin ünlü'm!"
-ah kısmını derinden çekilen bir nefesle söylemek suretiyle- aaah be muhsin ünlü, ne yaptın sen? git sen de klasikleşmiş aşk filmlerinden çek. tamam yine kavuşturama sevenleri, kabulüm. ama senin bu yaptığın seyirciyi açık kalp ameliyatına yatırıp, kalbi eline alıp parça pinçik edip geri yerine bırakmak. öldürmüyorsun sen bizi, öldürmezsin çünkü ölümle dalga geçen insansın sen. bas bas bağırmışsın bunu da filmde aaah muhsin ünlü.
hepimizi çok iyi tanıyorsun belli ki. kaç defa söyledi filmde dilek "herkesin kendi derdi var" diye. herkesin kendi derdini değil de belli bir zümrenin sorununu çekseydin böyle hüzünlenmezdik belki. ama ziyanı yok, gelecek hüzün senden gelsin. zaten ağlayacağız herhangi bir sebepten, bu seferki senin için olsun. aramızda bir-iki damla gözyaşının lafı mı olur ah muhsin ünlü.
unutmadan, çok da akıllı adamsın vesselam sen. (tabii filmde dilek'in dediği gibi akıllı olmak çok bir işe yaramıyor.) kendi gezip dolaştığın yerlere kameranı götürmüşsün "hadi aslanım, kayıt!" demişsin. bilmiyor muyuz sanki seni? akıllı dedim ama kurnazsın da bir o kadar. az kalsın sevdiriyordun bana bu pis, çamurlu, is kokan kahpe şehri. denedin ama bu sefer ben kazandım, tıpkı filmde şevket'in hayata karşı oynadığı oyunu kazandığı gibi.
kendi kendine polis filmin aracılığıyla gönderdiğin selamını da yakaladım. bağrıma bastım. zaten ne zaman dudağımızın kenarına "o gülümseme"yi yerleştirecek bir şey çıkacak diye pusuda beklemekteydim. gönderme yapmadan, absürde bağlamadan geçen bir ah muhsin ünlü filmi görülmüş müdür ki hiç?
uzatmayacağım lafı, sıkılırsın sen ah muhsin ünlü. belli ki filmi çekerken de sıkılmış, aceleye getirmişsin sonunu. "aman bu kadarı yeter, çok vaktim yok" demiş toplatmışsın seti. final için çok da çabalamana gerek yokmuş gerçi, beni vur diyerek hepimizi vurdun finalde zaten. ne diyordum? benim vaktim bol, bol olmasına bol ama ben ah muhsin ünlü değilim. az şey de yazsam çok şey de yazsam şairane olmuyor söylemek istediklerim. çünkü "ah muhsin ünlü süper bir insandı, ben o kadar değilim."
diyeceğim o ki, sen arabesk ve bir o kadar da sevilesi bir insansın ah muhsin ünlü.
ps: filmde polis aydın'ın protez olan kolu soldur. annesine bağırdığı sahnede protez kolunun sağdaki kolu olması film hatası değildir. o sahnenin çekimi ayndan yapılmıştır. hatta aydın da protez kolunu aynaya fırlatıp, aynayı (yani kamerayı) kırmaktadır o sahnenin sonunda.