anneme göre boğazlarım şişip de hasta olacağımı düşündüğü için sadece haftada bir gün dondurma yeme hakkım vardı çocukken. o da salı günü, semtimize pazar kurulan gündü. annemle pazara giderdim sırf dondurma yemek için. dondurma dediysem öyle pek birşey değil yani kimi zaman algida'nın kalem dondurmasını alırdı annem kimi zaman buzparmak; derken sonraları annem çıtayı yükseltti ve max almaya başlamıştı bana artık.
max'a terfi ettiğim zamanki hissiyatım savaş kazanmış komutan edasındaydı yürüyüşüm değişmişti. ne kadar küçük birşey lakin beni çok mutlu eden birşeydi bu. tüm bunlar olurken aklım hep magnumdaydı bir gün seni yiyeceğim diye düşünüyordum, o zamanlar birkaç kere de cornetto yemişliğim vardı henüz tek basamaklı yaşlarda yaşarken hayatımı.
babam kıyamazdı bana, ilk ve tek evladı; erkek evladıydım ne de olsa. ben de bunu farkeder böyle büyük isteklerimi ona yaptırmaya çalışırdım fakat annemin yönetime el koyup ''hayır babası hasta olduğunda ben çekiyorum sıkıntısını, her zamankinden alıyosun dondurmayı'' diye muhtırayı da verirdi babama.
gel zaman git zaman dondurma günün sektirmiştim ve hakkım olanı almak için isyan başlattım evde. oyuncaklarımı kırardım mütematiyen çekiçle ve babamın alet çantasındaki hallice aletlerden biriyle ama bu sefer en sevdiğim oyuncağımı kırmıştım ve annem durumun ciddiyetinin farkına vardı ve taktı beni babamın peşine. gidin babanla dondurma alın dedi ve taktı beni babamın peşine.
yolda giderken kafamda tüm stratejileri belirlemiş hepsini bir bir hayata geçirmeye hazırlanıyordum ve saçma sapan sorularımla babamın beynini ambale ettikten biraz sonra vardık algida satan ilk markete.
babama düşünme ve uygulama fırsatı vermeden dolabın anahtarıyla gelen kasiyer abiye ''magnum istiyorum ben'' dedim ve oldu bittiye getirip kaptım magnumu. rüyada gibiydim sanki. elimde magnum vardı. sanki bana çok değişik bir tadı olduğunu düşündürürdü hep yemeden evvel fakat aldırmıştım ya magnumu, olsundu. bok olsa yerdim o saatten sonra. çubuğunun max'dan farklı olduğunu görünce neden pahalı olduğunu buldum sandım bu dondurmanın fakat ondan değilmiş aslında, yani mesele çubuk değilmiş.
yiyemiyordum bile biticek diye ama erimeye de başlamıştı bir yandan. evimizin olduğu sokağa varana kadar yola dahi bakmadan ilerlemiştim, dondurmayı izliyordum bi yandan ufak ufak yalayarak bitmesin diye. sokağa vardığımda mahallede oynayan çocuklar elimde magnumu görünce hepsi birden bana bakmıştı. annem de görsün istiyordum fakat görürse elimden alırdı o kadar büyük bi dondurmayı yiyip hasta olmayım diye, elimden alır diye de korkuyordum.
en son süzülen dondurma elime avucuma bulaştığından dondurma bitince elimi yalamıştım. eve çıkıp yıllar sonra türkiye kupası kazanmış fenerbahçe gibi magnum'un çubuğunu gösterdim anneme ''baağğk bobom bono mognum aldı anneaaa'' demiştim ellerim yapış yapış.