kahvenin içine konyak kendiliğinden düşse bu gece.bir şeyi terk etmiş olsam.
mesela bir şehri. mesela kendimi, yüzümü falan mesela.
sadece sevdiğim adam bilse beni, ismimin yanlış telaffuz edildiği bir şehir olsa bu , ve başka bir isme sahip olsam . sadece o biliyor olsa ismimi de.
üstümde kocaman kocaman giysiler olsa, kocaman bir kazak, kocaman bir pantolon, kocaman çoraplar, iç organlarına kadar ısınmış olsam. içeride televizyonun sesi açık olsa ve çok güzel müzikler vardır ya, hani günün üzerinde bir buğu yaratan, hayatı photoshoplayan müzikler, onlardan biri çalsa.bir kitap okuyor olsam. şöyle kocaman bir şey. çalışıyor olsam hatta, altını çize çize. bir şey öğreniyor olsam kitaptan. koltuk tam bana göre olsa oturduğum, sehpa da öyle. ben tam kendime göre olsam. bir papatya kadar dengeli. tam ben kitabı bitirdiğimde, gözlerim ağrıdığında biraz, kapı çalsa.
ismini hitap etse o ses , şaşırsam , sadece o biliyor ismimi o olamaz gelen desem,tüm umutsuzluğu bir kenara bırakıp koşarak açsam kapıyı , sonunda geldi desem sarılsam..sımsıkı sarılsam, bir yılın özlemini gidersem,
zamanında susup söyleyemediklerini anlatsan bir bir ,
gözlerinin içine baksam erisem gitsem gözlerinin içinde,
öpsem onu doyasıya ,
ruhumu ona teslim etsem sonra ,
huzuru bulsam,
sevgiyi bulsam ,
heyecanlansam ,
kalbin duracakmış gibi olsa ,
tüm eksikliklerimi tamamlasa ,
bedenimi de teslim etsen sonra ona,
kendimi yeniden bulsam...*