birkaç gün önceydi, daha evime gelmeden evvel. dersten sonra bir öğrencim yanıma geldi ve çok önemli bir konuda bana danışmak istediğini söyledi. sonuçta bir eğitimciyim, bunun üzerine düşmem gerek, olur dedim. öğle arasında yanıma gelmesini istedim ancak özel olarak görüşmek istediğini söyledi. çeşitli vesilelerle öğrencilerimin ailelerini tanıdım hatta gerektiğinde evlerine gittim, yumruk yumruğa serserilerle bile kavga da ettim yeri geldiğinde. ailevi bir durum var sandım haliyle. öğrencimin adını vermek istemiyorum mahlas kullanayım, hadi funda olsun. özel görüşmek istediği için kantine gidelim dedim çay istettim ve oturduk. anlatmaya başladı.
-hocam beni yadırgamayacağınızı düşünüyorum her şeyi tüm çıplaklığı ile anlatabilir miyim?
+elbette, lütfen.
altınn ne çıkacağını merak ediyordum, malum istanbul burası, liselerde uyuşturucu vb. vakalar oluyor, daha önceleri böyle şeylerle de uğraştım onlardan biri sandım önce.
-hocam...
+dinliyorum fundacım, çözüm bulalım, bir şeyler yapalım her ne ise, lürfen anlat, hadi.
-hocam, belki bana kızacaksınız belki de artık yüzüme bile bakmayacaksınız ya da rezil olup bu okuldan gideceğim ama söylemessemde rahat edemeyeceğim. ben sizden hoşlanıyorum hocam!
böyle şeyler daha öncede başıma gelmişti, hatta çokta etik olmayan şeylerde ve çok sert dille uyarmak zorunda olduğum öğrencilerde oldu. ama funda'nın farklı bir yönü vardı, hani klasik liseli algısı vardır ya, serkeş, hayattan kopuk. bu öyle biri değildi, okulda birinciliğe oynayan gayet başarılı ve disiplinli bir öğrenci. hatta giyinişi duruşu ile bunu insana hissettiriyor zaten.
tabi bu durumda ne yapmalı? bu konuda asla rehavete kapılmam, sakinliğimi korudum, cümlelerini bitirene kadar büyük bir dikkatle dinledim kendisini.
+fundacım, duygularına saygı duyuyorum ve öğrencim olmandan çok, bir birey olarak görüyorum seni, fikirleri ile, tüm varlığı ile olgun bir birey. hislerine saygım var, teşekkür ediyorum, bundan hoşlandım mı? hayır ama dedim ya sana kızacak değilim bundan ötürü.
-peki ne diyorsunuz hocam, ne düşünüyorsunuz?
+bir arayış içindesin, yıllar sonra geriye dönüp baktığında, bana olan duygularının sadece arayıştan ibaret olacağını anlayacaksın, tekrar teşekkür ediyorum ancak bir öğrencimle birlikte olmanın imkanı asla ve asla yok. şahsın için konuşmuyorum bunu, genelliyorum.
-peki öğrenciniz olmasaydım?
+olabilirdi neden olmasın ama bazen şartlar müsait olmaz, ya insan yanlış olur ya da zaman. şu anda ne şartlar uygun ne de zaman. bu fikri kafandan belli bir süre donra atacaksın, birçok kişinin örnek aldığı, örnek gösterdiğimiz bir öğrencisin bunu başarabileceğine inanıyorum.
-ama hocam...
+seni asla kırmayacağım, asla kızmayacağım, bu masadan kalktıktan sonra tüm bu konuştuklarımızı yaşanmamış sayacağım. yalnız senden bir ricam var, şu dakikadan sonra kendini suçlamayacaksın, dedim ya bir bireysin sen ve duyguların var, bundan sonra yanımdan geçerken ya da ben sınıfa girerken utanma duygusu olmasın içinde. lütfen.
-peki sizden son bir şey isteyebilir miyim?
+elbette.
-hocam hafta sonu bir yerlerde buluşsak, biraz konuşsak, ihtiyacım var, mümkün mü?
bu fikri kafasından kazıma konusunda ısrarlıyım ancak reddetmedim, güzellikle ve profesyonelce kalkmak istedim bu işin altından, zira bu tip şeyler olur, öğretmenine aşık olma gibi yani.
+olabilir.
kabul ettim ve buluştuğumuz da uzun uzun anlattım ikna ettim, yüzü gülerek ayrıldı yanımdan ve benden hoşlanma fikrinden vazgeçtiğine eminim. sarılmak istedi, izin verdim. etik mi bu? bilemiyorum ama öğrencilerimi kırmamak için kırılmaya hatta o okuldan gitmeye razıyım. güzellikle bu işin altından kalkmış olmanın verdiği huzurla evime döndüm günler sonra.