taki biz bilelim.. (Muhammed 47/31) diyecekler ki Allah dileseydi, ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız. hiçbir şeyi haram kılmazdık (enam 6/48) böyle emrediyorsan bizim bizim suçumuz günahımız ne?
yüce Allahın böyle söyleyen insanlara de ki; kesin delil/kanıt ancak allahındır. (enam 6/149)... kesinleşmiş bir karara konu olan kaderi * gösterir.
ümmetler * (ilim, bilgi ve inanç olarak farklı düzeydedirler. bazıları bu konuda diğerlerinden daha üstündür. dolayısıyla peygamberler de peygamberlik bilgisinde bazısı bazısından üstündür. bu düzey farkı hakkın biz o peygamberlerin bir kısmını diğerlerine üstün kıldık(bakara 2/253) ayetiyle kesindir.
bu fark aynı ayette dile getirildiği gibi şu ayetle ile de belirtilir. gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık (ısra 17/55)
tanım:
kaza; yüce allah'ın tüm eşya hakkında verilmiş hükmüdür/ kararlarıdır. Allah'ın eşyada ki hükmü ise onun eşya da ve eşya ile ilgili ilahi bilgisiyle ölçülür. bu bilgide varlıkların verdiği bilginin değeri kadardır.
kader; kendileri hakkında hükümleri belli olan suretlerin, varlık aleminde belirip açığa çıkma olayında zaman ve mekanın hakk tarafından belirlenmesidir. kazanın eşya üzerinde ki hükmü, yine eşyanın istidat ve kabiliyetine bağlıdır. "bu durumda kader, kazanın teferruatı, detayıda açılımıdır."
eşya; tüm yaratılmışlar. *
kazanın eşya üzerinde ki hükmü eşya üzerinde hakimiyet kuran kader sırrının kendisidir.
kader sırrı çok olduğu için bilinmemiş ve anlaşılmamıştır bu yüzden onu araştırma ve öğrenme isteği artmıştır.
kader sırrını bilmek, bilgilerin en üstünüdür. Allah, onu yalnızca tam marifet sahibi kullarına bildirir. çünkü kader sırrını bilmek sahibine tam bir rahatlık ve huzur verdiği gibi, şiddetli bir azabında kaynağıdır. bu nedenle kader sırrını bilmek, sahibini bir çelişkinin içinde bırakır.
kaderin nasıl gerçekleştiğini bilmek ancak zamanı geldiğinde tadılarak/yaşanarak veya zevkle elde edilir.
o her şeye halkını verdi (taha 20/50) Allah iman edenlerin velisidir (bakara 2257)
kaderin mutlak ve değişmez olduğu bilinir. önceden hakka ne vermiş ise, onun da asla değişmeyeceğini bilir. kendisi için takdir edilen şeyin arkasında koşmak zahmetinden kurtulur ve takdir edilmeyen şeyi de istemekten vazgeçer.
"biz onlara, ancak onların kendileri hakkında bize verdikleri bilgi ile istediklerini verdik." (kaf 50/29) (#17024016)
bir gün hz. üzeyr peygamber, yanında yiyeceği ve eşeği olduğu halde, binlerce yıl evvel yıkılıp altı üstüne gelmiş ıssız bir şehir kalıntısının önünde geçerken durur ve acaba Allah, bu kalıntılarda yaşamış insanları nasıl diriltir? diye düşünür ve allahtan bu konuyla ilgili bilgi ister. bu bilgi vahiy yoluyla istediğinden, kendisine Allah tarafından bir uyarı gelmiştir.
bu uyarı hadiste, eğer bu isteğinden vazgeçmesen, adını peygamberlik defterinden silerim. diye geçer. Allah, ölümünden sonra bunları nasıl diriltir acaba? (bakara 2/259) bize göre hz. üzeyr peygamberin ifadeleri, hz ibrahim peygamberin ey rabbim! ölüyü nasıl diriltiğini bana göster (bakara 2/260) ifadesinde ki durumu gibidir.
bu sorunun cevabı, Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti ve ona şimdi sen kemiklere bir bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona et giydiriyoruz. (bakara 2/259) şeklinde gerçekleşti.
ancak hz. üzeyr bu bilgiyi isterken; eşyanın, yokluk alemindeki hali ve gerçekleri hakkındaki bilgiyi yani kaderlerini de öğrenmek istemişti. ama bu sır ona açıklanmadı. böyle bir sır Allaha ait bir bilgidir ve bu anlamdaki kader sırrını, Allahtan başkası bilmez.
çünkü bu işin anahtarı bilinmezlik aleminin anahtarıdır. bunu bilmek sadece yüce Allaha aittir. buna karşın dillerse bu sırrı istediği kuluna gösterir. ***