doğuda çocuk kalmak

entry8 galeri
    1.
  1. Karlı bir bahçemiz vardı o zamanlar. Bir de arıları o komşunun. Balkonumuz
    ahşap döşemeli, önü açıktı. Malatya'nın ücra bir köşesinde yaşama savaşıydı
    bizimkisi. Aslında benim savaşım olamaz. Çünkü hiçbir şeyden habersiz
    yaşıyordum. Çocuktum, güzeldim, saftım, temizdim...

    Henüz kötü aşk hikâyelerim, başarısız tensel deneyimlerim, kavgalarım,
    karnemde zayıflarım olmamıştı hayatta. Hiç yere düşmemiştim ki bacağım
    kanasın. Sadece gülen gözlerim ve küçük bir bedenim vardı hayata
    yansıttığım. En güzeli de; zaten ben yansıttığımdan ibarettim. Ne fazlası,
    ne eksiğiydim. Her salonda giyecek farklı bir maskem yoktu.

    Annemdi hayatıma ilk soktuğum kadın. O beni umarsız, sebepsiz, karşılıksız
    sevmiş bir kadındı. Yıllarca ben de onu sevdim. Sonra galiba biraz büyüdüm
    ve aldatmayı öğrendim. ilk önce annemden başladım aldatmaya. ilk aşkımla
    aldattım annemi. Sonra bir başkası, bir başkası derken annemi defalarca
    aldattım. Annem ise beni hiç aldatmadı.
    Annem beni hiç aldatmayacak!

    Tabanında hava yastığı olan ayakkabılar vardı ben küçükken. Bir de onların
    emperyalist markaları. Hatırlıyorum da çarşı pazar gezmiştik en ucuzundan
    almak için babamla.

    Ucuz olmalıydı çünkü biz ucuz bir hayatın pahalı insanlarıydık.

    Ucuzdu hayatımız, mesela bir bisikletim olmadı hiç. Defalarca bisikletçi
    dükkânına gidip en güzelini beğendim halde. insan her istediğine sahip
    olamazdı. Hayatın kuralıydı bu ama nerden bilebilirdim. Ben henüz çocuktum.
    Çocuk olmak da emek ister ucuz yaşamlarda. Arkadaşlarına özenemezsin, güzel
    kıyafetler giyemezsin, en güzel çanta senin olamaz. Güçlü
    Olmak daha çocukken bir zırh değil, bir gereksinim olur.

    O anaokulunu hiç unutmayacağım. Evimizden 1 veya 2 kilometre uzakta ve
    tepedeki, yokuşu dik anaokulu. Komşunun çocukları ile giyinir kuşanır kar
    kış dinlemez yürürdük o yolu. Aslında o yol bizim anaokulunun yolu değildi,
    aynı mahalleden çocukların yürüdüğü kader yoluydu. Evden başlar ve nerde
    biteceği belli olmaz bir yoldu o.Şimdi kimi mühendis, kimi
    Doktor o çocukların. Dedim ya o yol evden başlar ama anaokulunda bitmezdi.
    Fakat biz hep biter sandık. Yürüdük, yürüdük... O yolu her gün yürüdük biz,
    her gün o sonmuşçasına.

    Bir gün bir kutu gördüm pencereden baktığımda. insanların elleri üstünde
    taşıdığı, karlar üstünde yavaş yavaş yürüyen bir kutu.
    Anneme sordum 'tabut' dedi. içinde ise arkadaşım varmış. Ebedi yolculuğa
    erken çıkmıştı Pınar. O yolu şimdi eller üstünde ve gözleri kapalı
    gidecekti. Annesinin eve gelmesini beklerken kara yenik düşmüş Pınarım;
    gözleri karla kapanmış. Gördüğüm ilk cenaze; arkadaşımın cenazesiydi.

    Dedim ya çocuktuk, güzeldik, saftık, temizdik. Ölümler bizi üzemezdi. Biz o
    yolu yine ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi
    Yürüyüp gidecektik...

    Doğuda çocuk olmak, batıdaki orta halli bir adamdan daha ızdıraplıdır. Bunu
    Batı bilemez, Batı ancak tartışır...
    Duyarlılığınızın devamını dilerim..

    Ercan Sürenkök
    1 ...