Önceleri Ehl-i Sünnet Yolunun hatırı sayılır alimlerinden iken sonraları sapıtmıştır. Suskun kalan bazı alimler olmasına rağmen çoğu nazarında ibn-i Teymiyye'nin fasıklığı kesin. Hatta Es-Subkî onun için mücessime görüşleri için şöyle der: "Her ne kadar maksadı belliyse de sarahaten söylemediği için biz de sarahaten kafirdir diyemiyoruz"
Necip Fazıl Kısakürek'in Doğru Yolun Sapık Kolları sf. 109'dan okuyalım: Ve işin en korkunç tarafı şu hükümde: "Allah, ayniyle insan şekil ve suretindedir."
Nitekim bir gün Şam'da zehrini ürettiği demlerde minberden bir iki basamak iner ve şöyle der!.. "işte Allah, benim bu minberden indiğim gibi yere iner!"
Aynı Kitabtan sh. 110-111 den devam ediyoruz: Bugünkü Vehhâbiliğin, başı boş içtihad davranışlarının, her türlü reformculann, her türlü ruh ve mâna zedeleyicilerinin, doğrudan doğruya, yahut dolayısiyle babası ibn-i Teymiyyedir ve onu «islâm materyalisti» diye yaftalamak yerinde bir teşhistir. Zira onun sistemi Allah ve Resulüne inanmanın değil, inanmamanın ve ancak böyle olursa tersinden mantıkî bir tertibe girmesi kaabil bir görüş belirtmektedir ve güneşi kabul edip ışığını kabul etmemek gibi bir akıl hezeyanı içine düştüğü tezat kuyusunu sadece her şeyi inkâr etmek suretiyle kapatabilir ve tezadsız bir küfür olarak kalır. Oysa, en büyük tezad içinde küfür... Allaha, yani gaibe inanan, böylece gaibler ve sırlar âlemine bel bağlayan bir anlayış nasıl olur da ruhu, ruhaniyeti reddeder, Kuran dan başlayarak her şeyi beş hasse plânına bağlar ve yaratıcıyı insan şeklinde robotlaştırır?.