siyasi anlamda 2000'li yıllardan önce türkiye'yi rusya ve iran doğalgazına/petrolüne esir eden proje ve anlaşmalardan ötürü politik idare mahkum bir durumdaydı. fakat şu anki iktidar, çerçevesi daha önce çizilmiş olan ekonomik yapıya sadık kalarak göreceli de olsa ekonomik büyüme ve istikrar getirdi. bir fakat daha ki, ülkemiz dış siyasetine stratejik derinlik arayışları ekonomik dışa bağımlılıktan dolayı yeterince derinleşemiyordu. son seçimlerden sonra iç siyasette hiçbir tehdit algılaması kalmayan hükümet, arap baharı vesilesi ile de yurtdışına daha fazla odaklanma imkanına kavuştu. öncelikle birleşik devletler'in ırak'tan çekilmesi sonrası iran eksenine giren maliki hükümeti ile sorunlar yaşanmaya başlandı. iran ile sorunlarımız malum. kafkasya, dolayısıyla rusya ile ilişkilerimiz şeker renkli. ermenistan konusu ise dağlık karabağ işgali nedeni ile azerbaycan tekelinde. hiç sorun olmadığını düşündüğümüz azerbaycan ile de kapalı kapılar ardında gerginlik yaşanıyordu. yunanistan ve bulgaristan'dan hiç bahsetmiyorum. 2000 senesinde özellikle suudi arabistan ve katar ile görüşmelere başlandı. katar doğalgazı ve suudi petrolü (bahreyn, kuveyt ve abu dabi de dahil) boru hatları ile ürdün ve suriye üzerinden iskenderun körfezine akıtılacak, türkiye tüm ihtiyaçlarını burdan karşılayacak ve üstelik üstüne para da kazanacaktı. maksat, artık bir iran denizi olan basra körfezinden kurtulmak ve körfez gaz ve petrolünün güvenli bir şekilde dünya pazarlarına sunulması sağlanacak ve iran'ın körfezi kapatma tehditlerine de "hadi ordan yarram" denecekti. ve avrupa güvenli bir şekilde türkiye üzerinden ortadoğu enerji alanına bağlanacaktı.
fakat n'olmadı. n'olamadı.
aslında ürdün bu işbirliğine dünden hazırdı. suriye'nin ikna edilmesi bize düştü. ilk başta her şey yolundaydı, vizesiz dönem, ortak bakanlar kurulu vs. ancak bu döneme rastlayan arap isyanları projenin geçeceği en kritik güzergah olan suriye için istikrarsızlık demekti. türkiye esad'ı olası bir sosyal dalgadan korumak ve onu ayakta tutabilmek için demokratik bir takım hakları kendi halkına ver ki bu arap isyanlarında az etkilenesin ve ayakta kalasın da biz de projemizi yapalım dendi. esad önce evet dedi, bakarız dedi ama büyük abileri iran ve rusya'ya sorduğunda iş tekrar yattı.
o proje gerçekleşseydi;
- tükiye enerjide iran ve rusya ve hatta azerbaycan'a bağımlı kalmayacak ve yukarıda sıralanan komşuluk ilişkilerinde eli serbest kalacaktı.
- basra körfezinde iran ve ırak'ın oluşturduğu tehditler zayıflayacaktı ve iran'ın nükleer planlarının üzerine daha cesurca gidilecekti.
şimdiki duruma baktığımız zaman;
rusya elinin altındaki türkiye'yi hem siyasi hem ticari anlamda kaybetmemek için,
iran doğalgaz satabileceği türkiye'yi kaybetmemek için,
ırak erbil ile fazla yakınlaşan türkiye'ye çelme takmak için,
ve çin, acem denizinden sorunsuz petrol alımı yapmak için esad rejimine destek oluyorlar.