ağacın dalları yağmurda eski
lazım nedir bir ıslanana; bilmeyiz ki
erir altın gülüş erir
deniz verir gamze belir
içre bir güneş var
parlar ve sonra yükselir
közüm
oduna
meyil verme artık düne
eğrilirdim giden güne
neyin kaldı senden bana
incitilen ardın gelir
ok varmadı henüz eski
liman nerde bilmeyiz ki
on kırıla kırıla serin
yok sazın da mızrabın da senin
uç vermeyince dalım neylesin
liman nerde bilmeyiz ki
tokum
oyuna
meyil verme artık düne
ezginirdim giden güne
neyin kaldı senden bana
incitilen ardın gelir
sel kopar yürek eski
ilk defa bilmeyiz ki
bollaşır nefes körelir heves
irkilir kafeste düş korkulur
zehir verir hayat bulur
elde bir tortu kalır
eski, bir pişmanlık kadar eski
laleler güller nerde, hiç bilmeyiz ki
nasıl başlar nasıl tüter
erken biter hüzün katar
yaşıt bir meyve dalında
ekilir de birden tutar
kimlere de varmalısın
el kılışlarda durmalısın
ya kendine sormalısın
demek böyle tükendim
iyi günler gördüm
rahata ben de erdim
diye kandırmalısın
içre bir güneş vardı
-meğer bulut güneş kadardı-
o zaman
meyil verme artık düne
evrilirdim giden güne
neyin kaldı senden bana
incitilen ardın gelir.