senin metni çaldığımın farkındayım. hemde hiç iz bırakmadan. ustayımdır bu konuda. emek hırsızıyım. o yazıda benimde hatıram vardı.
top oynamamız gerektiği çağlardı. hani internet cafelerin yaygınlaşmadığı, atari salonlarının toz tuttuğu, binaların yükselmeye başladığı ama yine de saklambaç oynandığı bir nesil. top oynayıp erik ağaçlarına dalamayan son nesil.
o zamanlar arkadaşlarla toplandığında ya iyi güreşeceksin yada çok iyi top oynayacaksın. güreşte fena sayılmazdım. top oynama kısmında cok kötüydüm. umutluydum düzelecek diye ama çok fena kötüydüm. böyle iyi top oynamadığın zamanlar adam yerine koymuyorlardı kimseyi. matematiğim iyi de, ne fark eder ayak ucuyla 5 kere sektiremedikten sonra adam yerine koymazlar kimseyi.
bu iş burda bitmez hesabımız var direnciyle babama top aldırdım. öyle plastik falan değil, futbol topu. dikişli. aksama kadar okulun bahçesinde çalıştım. yetiştirdim kendimi. topa vuruyorum top okulun duvarında gelişine tekrar vuruyorum. vurdukça bende bir keyif. tamam dedim oldu bu iş. hazırım. çağırdım herkesi dedim maç yapacaz. olmadı. aldım topu evin yolunu tuttum. kötüydüm. -sen hiç sinirden ağladın mı?- hemde çok. belki çok defa tatmışımdır sinirden ağlamayı ama bu sinir ve başarısızlık birleşmiş olunca daha bir fena ağlıyorsun. topu bir çalılara vuruyorum. bir cam üstüne atıyorum. en sonunda patlattım.