akra da bulunan el yazması kitabında; yapmamız gereken şeyleri ama bir türlü yapmadığımız ya da yapamadığımız şeyleri unuttuğumuz değerleri tekrar anımsatıyor.
işte onlardan bir kaç tanesi;
--spoiler--
başkalarına faydalı olduğun zamanların tam olarak hangileri olduğunu asla bilemezsin.
hiç bir yaşam gereksiz değildir. hepsinin bir nedeni vardır.
birileri, tadı kötü, dedi diye hiç tatmadığım çayın tadına bakacağım. birileri, hiç ilginç değil, dedi diye hiç geçmediğim bir sokaktan geçeceğim ve oradan tekrar tekrar geçmek istemediğimi kendi başıma keşfedeceğim.
gerçek dostların, dikkatleri üzerine çeken ve herkesin "dünya tatlısıdır, çok da cömerttir, ondan iyisi bulunmaz" dedikleri insanlar değildir.
gerçek dostlar, nasıl davranmaları gerektiğine karar vermek için olayların sonlanmasını beklemez; kararlarını çok daha riskli olmasına rağmen henüz olaylar meydana gelmekteyken verirler. yeniliklerden çekinmezler. yanlış yola sapsalarda "sakın benim saptığım yola sapma" demezler, ben yanlışlıkla tehlikeli bir yola saptım derler. sen onların özgürlüğüne saygı duyuyorsan onlarda senin özgürlüğüne saygı duyar. kötü günlerinde yanında seni teselli edenlerden kaçın, aslında onlar kendi kendilerine" ben daha güçlüyüm, ben daha akıllıyım, ben olsaydım yapmazdım" derler.
açmak istedikleri tek kapı, yüreğinin kapısı olan insanlarla dostluk kur. onlar asla içeriye zehirli oklar atmazlar.
şeytan tatlı sesiyle ; bu kayayı her gün dağın tepesine çıkaracaksın ve tepeye çıktığıda
kaya yeniden aşağı yuvarlanacak.
şeytanın sözüne inananlar şöyle demiş; hayat meğerse hep aynı şeyleri tekrar etmekten ibaretmiş.
şeytanın sözüne inanmayanlar ise; madem öyle ben de dağın tepesine çıkaracağım kayayı sevmeyi
öğreneceğim. böylece kayayla geçirdiğim her annı sevdiğim bir şeyle geçirmiş olacağım.
her ne olursa olsun işimizi severek yaparsak, hayallerinin peşinden koşanların yaşadığı
mutluluğu çalıştığımız günlerde duyabiliriz.
çiftçi tarlayı sürer ama bugün biraz daha parlayıver diyemez, beklentilerine ulaşmak için
sabretmeyi öğrenir.
çoban olmasaydı, şair açlıktan ölürdü. şairin dizelerini okumasaydı çoban, üzüntüden ölürdü.
--spoiler--