- Okudunuz mu hiç Don Quijote'u?
- Okumak ne kelime, yaşadım o büyük romanı...
-13.Bölüm değirmenler bölümünü hatırlayın, yeldeğirmenlerine saldırıyorsunuz.
- Ben sadece rüzgara ayak uyduranlara saldırıyorum...
Soylulardan kendini beğenmiş bir soylu olan Valvert, Cyrano'yu küçük düşürmek ister. Ama ne becerikli biridir ne de kültürlü. Cyrano'yu küçük düşürmek için aklına gelen tek söz "Sizin burnunuz çok büyük" tür.
- Siz! Sizin burnunuz... burnunuz...çok büyük. Çok.
- Hepsi bu mu?
- Evet.
- Bu kadarı az delikanlı.Halbuki neler neler bulunmaz söyleyecek.
Mesela,
Hoyratça: Burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlaka dibinden kestirirdim.
Dostça: Yana yatmaz mı,senden evvel davranıp kadehine batmaz mı?
Tarifle: Burun değil bir kere, coğrafyada böylesine dağ denir. Dağ değil bir yarımada.
Meraklı: Acaba neye yarar bu alet? Makas kutusu mudur, divit midir izah et?
Zarifane: Kuşları sevdiğiniz besbelli! Yorulmasınlar diye yavrucaklar, temelli bir tünek kurmuşsunuz.
Pür neşe: Birader, şu koskocaman burnunla tütün içince komşu "yangın var" demiyor mu?
Uyarıcı: Aman yavrum, bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum.
Müşfik: Yaptırın ona küçücük bir şemsiye yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!
Alimane: Aristophanesin hippocampelephantocamelos dediği hayvanın burnu böyle değilmiş derler.
Hazin: Bir de kanarsa olur Kızıldeniz, ne bela!
Hayran: Lavantacıya ne mükemmel tabela!
Lirik: Bu bir mühre boncuğu,siz de bir Triton musunuz?
Safiyane: Bu abide hangi günler gezilir?
Askeri: Süvarilere nişan alın!
Sivri akıllı: Onu piyangoya koymaz mısınız? Kesinlikle bu büyük bir ödül olurdu.
Ve hıçkıra hıçkıra nihayet, Pyriame gibi: Böyle berbat edip de yüzünü sahibinin şimdi de utancından kızarıyor, bak hain..