Her şeyiyle başyapıtlık bir yapım. Sergio Leone filmlerinden sonra kovboy sineması kuşağındaki en güzel filmlerdendir. Harika bir senaryo uygulaması, harika bir sinematografi, harika iki oyunculuk, harika müzikler ve harika bir yönetmen ile yapılmış, harikalar silsilesidir. Esprili, sempatik kahramanlar, bazen duygusal bazen de komik şekilde ekrana gelerek samimi bir şekilde seyirciyi kendine çeker. Western filmlerini izleyip aksiyona doyabilirsiniz. Ancak bu film hem zevk aldırmayı başarıyor hem de aksiyonu müthiş şekilde işliyor. Zamanın ötesine geçmiş espri anlayışını barındırıyor. O iki adamla birlikte sanki sizde bir yerlere kaçıyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Bunun da nedeni sıradışı anlatım tarzı. Harika yerlerde eklenen soundtrackler, kare kare yakaladığım efsane sahneler.. Daha neler neler.
Western filmleri hep kasvetiyle ün salmıştır ve çoğu zaman süresi bizim için zorlayıcıdır. Ancak gel gelelim bu western filmi 'bitmesin' dedirtti. Normalde bu tarz filmlerin açığa çıkan en fazla iki müziği olur. Ancak bu yapımın alabildiğine güzel müzikleri mevcut. Paul Newman'a hayran bıraktırıp, Robert Redford'a karizma damgası yapıştırılır bir güzel. Birbirini tamamlayan iki orta saha oyuncusu gibiydiler. Bakın filmin hikayesine bile gelmedik, ne cevherler çıktı. Olağan bir hikayenin yanında sıradışı anlatım tarzı eklenmiş. Bir bisiklet sahnesi benim gözümde tavukta ki çift sarılı yumurta gibiydi. Ancak bu kadar lezzet verilip, izleyiciye mutluluk verilebilirdi. Son sahnesi ise bırakın efsane olmayı, odanıza çerçeveletip her gün o resmin tozunu aldıracak cinsten. Ne kahramanlar bizim gözümüzde acıyla sonlandırıldı ne de onları öyle görmek zorunda bırakıldık. Adeta yönetmen bize ''bombayı ben veriyorum ama pimini çekmek size kalmış'' diyordu. izleyin, izletin..