namlunun ucunda yaşanan bir aşkın hazin öyküsüdür. çiğdem ( filiz akın) fırat'tan silahını aralarından çıkarmasını istemektedir. fırat ( yılmaz güney) ise aşkı ve silahı arasında tercih yapamamakta, sevdiceğine bunu kabul etmesini, aksi takdirde yaşayamayacağını(!) ısrarla söylemektedir. bunu kabullenmeyen hümanist esas kız tam 467 gün sırra kadem basar. ve döndüğünde şöyle bir diyalog gelişir:
- sen gideli çok oldu çiğdem, sen gideli tam 467 gün oldu, her kurşun deliği bir gün içindir
+ niye kurşun?
- söküp atmak için, kurtulmak için belki lakin gördüm ki seni öldürme çabası boşmuş, sen ölmezmişsin.
bu dilemmanın verdiği acıya dayanamayan fırat, yine aynı mevzuun konuşulduğu odada pencereden dışarı bakar, düşmanları pusudadır, bunu görür. akabinde arkasını dönüp bir de sevdiceğinin gözlerine bakar; işte o anda yaşadığı dilemma nihayete ermiştir. silahını sevdiceğine teslim eder ve 'erken döneceğini' söyleyerek kapıyı çeker. gitmesiyle silah seslerinin esas kızın yüreğini dağlaması bir olur. velhasıl, bu üçlü ilişkide kazanan silah olmuştur, heyhat!