uludağ sözlük tasavvuf kapışması

entry35 galeri
    29.
  1. karşı tarafın sürekli biçimde "bak bu çok sağlam, buna cevap veremeyecek işte" havasında sürdürdüğü kapışma... arkadaş, ben cevap versem ne olur veremesem ne olur? ben veremezsem bir başkası gelir verir, koskoca ehl-i sünnet vel cemaat üç tane baldırı çıplak bedeviye meydanı mı bırakacak?

    ehl-i sünnet tarihinde neyin ne olduğuna dair yeterli cevaplar vardır zaten. islam tarihi, ehl-i sünnet tarihidir. bunun dışında hiçbir çevrenin islam tarihine en küçük bir katkısı bile olmamıştır. ehl-i sünnet dışında her çevre, işbirliğinin, ihanetin, arkadan saldırmanın iğrenç tarihini barındırır. hele vehhabiler; tarihte onlardan daha büyük hainler mi var? islama karşı ingiliz altınlarının semirttiği bu bedevi topluluğu değil mi "yenilgi"nin ilk sorumlusu?

    şimdi gelmişler burada, kelimelerin gelişinden gidişinden sahte manalar türeterek, suud vehhabiliğini türkiye'de yaymaya çalışıyorlar. hadislere, mezheplere, tasavvufa, islam büyüklerine, yolunu bulurlarsa sahabilere ve hatta peygamberlere saldırıyorlar. ama şeytanca bir üslupla... şiiler bunlardan erkektir: çıkarlar ortaya açıkça, biz şöyleyiz derler. bunlar açıkça ortaya çıkıp biz vehhabiyiz, biz selefiyiz demezler. "biz de sizdeniz" derler. "hanbeliyiz biz" derler, "hanefiyiz" derler. ve zehirlerini bu görüntü içinde kusarlar.

    şimdi kendilerinin foyasını meydana çıkarıyorum ya, benden kötüsü, benden yalancısı yok onlar için... görüyor musunuz, yalan söylüyormuşum... nerede?

    1. yoganın rabıtayla bir alakası yoktur demişim... bunun neresi yalan allahaşkına? uygulama olarak yoganın hiçbir türü ile rabıtanın hiçbir türü arasında hiçbir benzerlik yoktur. amaç olarak yoktur. ne olarak var(mış)? sözlük anlamı olarak... dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı...

    yoga, tekrar ediyorum, "boyunduruk vurmak" anlamına gelen yuc kökünden gelir. bu kökte aynı zamanda birleştirmek, bitiştirmek, ekleştirmek gibi bir anlam varsa, bundan ne çıkar? rabıta "bağlamak" demektir. hintten yogayı alacak olan adam, içeriğine hiç bakmadan, sadece kelimesini alıp da, onun da bilinen anlamını değil uzak anlamını seçip de ona mı karşılık uyduracak? yav arkadaş, iki şeyin konusu bir kere birbiriyle alakasız; sözlük anlamları benzese ne çıkar?

    bak ben size daha kolay alakalar göstereyim: tao "yol" demektir. tarikat da "yol" demektir. demek ki tarikat tao'dan alınmıştır. iki şey arasındaki özce farklılıkları falan sittir et, anlamlar uyuştu ya, "bu budur". yersen...

    rabıta nedir: "şeyhin suretini hayal etmek"... hayal etmek de değil aslında "bu iş zorlamyla olmaz"; bir sevgili sureti gibi gözünün önünde, gözbebeklerinin içinde taşımak... yoga'nın neresinde var lan böyle bir şey, gavat herifler?... yoga böyle mi yapılıyor lan, kimi kandırıyorsunuz siz!

    2. yoganın budizmle bir alakası yoktur, yoga hinduizme aittir demişim... yine yalanmış... yav arkadaş, ben şimdi ne diyeyim, onu da bilmiyorum. hadi diyelim ki, budistler de hinduları taklit ederek onlardan bazı yoga figürleri aldılar. iyi de kardeşim, müslümanlar niye oradan alıyorlar ki? hindularda bu işin aslı var... budizmden bir şey alacak adam, gidip yogasını mı alır onun?

    bu teknik bir ayrıntı ama, söyleyeyim: yoga, çok eski bir hindu uygulamasıdır. zaten "yogi"lerin tamamı da hindudur. ben budistlerde de olduğunu bilmiyordum. yanılmışım... ama nasıl saldırıyor bu teknik yanılgıya görüyor musunuz? kendisinin hindulara "nirvana" yaptırmasına hiç esmiyor... hadi ben de diyeyim: yalan söylüyorsun, hindularda nirvana yoktur. (pardon da hindu budist farkını da ben söyleyince fark etti zaten!)

    3.
    --spoiler--
    tıp bir pratik bilimdir. pozitif bilimler kafirden de alınır. ancak burada bir ibadet şeklinin alınmasından bahsediliyor.
    --spoiler--

    tarikat bir ibadet şekli midir? ibadet şekilleri, asli anlamda bellidir: namaz, oruç, hacc, zekat, vesaire... (diğer anlamda her şey ibadete girebilir.) ben söyledim ama, vehhabi kafası almıyor: tıpkı tasavvuf gibi, bu ibadet şekilleri de islamdan önce vardı. düşünün ki, "namaz" ve "oruç" kelimeleri farsçadır ve islam'da önce iran'da namaz kılınıp oruç tutulduğunu gösterir.

    şimdi birisi de çıkıp bunların mantığına göre dese ki, "islamın namaz ve orucu oirijinal değildir. efendim iran'dan, hristiyanlıktan falan alınmıştır"... ne dersiniz?

    bunu atesitler diyor da zaten. ve bu vehhabi kafasının kökeni de zaten orasıdır. onların dövizlerini dini kelimelere zarflayıp islamı tahrip etme davası güderler.

    100 kere söyledim, yine söyleyeyim: tasavvufun her kelimesi dışarıdan alınsa ne olur? ne değişir? sen namazı dışarıdan almışsın, baksana!

    tasavvuf bir ibadet şekli değil, hikmettir. ve zaten, hint de, çin de, yunan da onun götünden uydurmamıştır. eski peygamberler ve velilerden kalan tasavvuf kültürünün, zamanla bozulmuş ve bozuk kültürü içinde zenginleşmiş bir halidir. onun doğrusunu almak ve yanlışını dışarıda bırakmak, zaten müslümanın görevidir. (kuran bu demektir lan, eşek herifler. "kelam ve mana toplayıcılığı" nedir, siz hiç duydunuz mu?)

    bir de utanmazlığa bak: pozitfi bilim kafirden alınır diyor... acaba bunu hangi ayette gördü, ben onu merak ediyorum... hangi ayette "pozitfi bilimi kafirden alınız" diye geçiyor, bana bir gösterin de göreyim şunu!

    4. islam peygamberi muhammed'miş. hristiyan peygamberi de isa mı? bir söyle de duyayım bunu... bunu bile anlamıyor vehhabi kafası... belki şunu anlar:

    ben o şerefsizin "islam peygamberi" adlı kitabını okudum. miraç anlatılırken şöyle diyor: "muhammed daha önce kudus'e gitmiş olmalı!" yani o "gördüm" dediği şeyleri aslında daha önce dünya gözüyle görmüş de, ben onları miraçta gördüm diye insanları kandırıyormuş... bunu söyleyen kafir değil de nedir? ve daha içinde bunun gibi ne sahtekarlıklar!...

    işte bu örnek, bu vehhabi selefi takımının bütün bir ruhunu gösterir: hepsi böyledir onların. çaktırmadan zehir kusarlar. bir kafir gibi erkekçe söylemezler, alçakça arkadan hançerlemeye çalışırlar... lafa bak: daha önce görmüş olmalıymış... diyelim ki görmedi, ne olacak bu durumda? "demek ki, birisinden duydu!" adi herifler ya...

    5. ben arapça bilmem. ama muhiddin-i arabi iyi bilir. üstad'ıdır arapça'nın. ben onu bilirim. ben ehl-i sünnet büyüklerinin dediklerini bilirim, vehhabilerin saçmalıklarına aldırmam!
    0 ...