ancak, ortada bir problem vardı... tigana ilginç işlere imza atıyor, sağ bekten libero, liberodan tandemde oynayacak defans, tandemde oynayan defans oyuncularından birini sol bek, diğerini -ki; türkiye'nin en iyi stoperidir o dönem için- sağ bek yapmış, burak, delgado, ricardinho gibi 3 tane forvet arkası oynayabilecek oyuncudan, kanat yaratılmaya çalışılmış, her maça ofsayt taktiği adı verilen 20 yıl geriden kalmış bir taktikle, her maça aynı taktikle ve tek forvetle çıkılmaya başlanmış... tigana sezon başında basın açıklaması yapmış, "taraftarımız ve camiamız bize ekim ayına kadar sabretsin elbette ki; kötü sonuçlar alma olasılığımız vardır ancak, ekim ayından itibaren, beşiktaş göze hoş gelen bir futbol oynayacak, avrupa'da yoluna devam edecek, iyi sonuçlar alacaktır" demişti... ayrıca büyük başkan yıldo da, sezona "beşiktaşın şampiyonluğu" hedefiyle değil, "fenerbahçe'yi şampiyon yapmamak" hedefiyle başlamıştı... bu söyleme bir beşiktaşlı olarak, camiamızın başındaki zat olan başkanımdan utanarak yaklaşmıştım... takım futbol olarak kötü, taktik olarak kötü de olsa, taraftar tigana'ya güvenerek -hata ederek- ekim ayına kadar bekledi... ekim aında bir şey çıkmadı, kasım, kasımda bir şey çıkmadı, lig tatile girdi... bu sırada, koray klebersonun sakatlanmasıyla tekrar geröek mevkisine geri dönüş, tigana'nın kumarı tutmuş, serdar iyi futbol oynamaya başlamış, kleberson takımın anuna goymuş, runje takımın anuna goymuş, baki takımın anuna goymuş, tigana taktik ve oyun düzeniyle takımın anuna goymuş lig tatile girmişti... bu sırada kongre çalışmaları hızlanmış, büyük başkan yıldo seçime tek aday olarak görmekteydi... 2004'te geldiğinde "birlik beraberlik" diyen yıldo, 2007 ocak'ta hala "birlik beraberlik" demekteydi... diğer taraftan, büyük başkan yıldo, 18 milyon dolarla aldığı takımı, tek taş koyamadan, tek ciddi başarı elde edemeden, 71 milyon dolar borcun altına sokmuş ve hiç utanmadan "kulübün bana 40 milyon dolar borcu var" demektedir... yani aba altından sopa gösterip, "eğer karşıma aday çıkarsa ve kazanırsa -ki; fikret orman aday olsaydı kesinlikle kazanırdı- kulübün bana olan 40 milyon doları hemen isterim" demekteydi... bu borcun altına kimse giremeyince, yıldo; ağzına kadar gelen fırsatı tepip, camianın kucaklayabileceği isimleri değil, parayı vereni yönetime aldı... kulüp mali olarak uçuruma doğru sürüklenmekteydi, hisse satışı yapılmış ancak hiçbir şey yapılamamıştı, storelarda adam gibi ürün olmayınca, olsa da, başarı olmayınca, taraftarın alışverişi düşük olunca, gelir kalemi düşüş göstermişti... celalettin kolot ismindeki, yönetici olma vasıflarından hiçbirine sahip olmayan kişi, 5 milyon dolar karşılığında futbol şubesinin başına geçiyordu... 5 milyon verince adam olduğunu zanneden bu şahıs, dalgınlıkla kendisine selam vermeyen futbolcuyu, yyanına çağırıp azarlamakta, istediği gibi takılmakta, puro içmekte, futbolcular bu kişiden rahatsızlıklarını iletince de "buranın patronu benim istediğimi yaparım" demektedir. yani 5 milyon doları veren "kıro ama para onda" şahsına büyük başkan yıldo tek kelime söyleyememektedir... mart ayında yıldo çıkıp, "biz şampiyon oalcağız, herkes tarihi yazsın kenara, beşiktaşlıların şampiyonluğunu kutlarım" demiş, aynı şekilde levent erdoğan da çıkıp "kutlamalara başlayabiliriz" gibi dereyi görmeden paçayı sıvama işine girmişler ve "kötü" bir azize yıldırım taklitçiliği yapmaktaydılar... haliyle, azize başkan 2004 yılında "biz şampiyon oalcağız" demiş, takım 11 puan geriden gelmiş (!) ve şampiyon olmuştu/oldurulmuştu... derken sezon bitti, tigana'nın kanser eden futbol anlayışı artık şampiyonluk maçı diye tabir edilen bir maçta patlamıştı... yıldo ise, del bosque'de yaptığı "maddi" hatayı yapmak istememekte, zaten borç meblağı büyüyen kulüpte bir tazminat daha ödeyerek şimşekleri üzerine çekmek istememektedir... sonunda, tigana da gitmek istemiş (!) gitmiştir... giderken yaptığı basın açıklamasında "başkanın babasıyla da konuştum" gibi angut bir söylemde bulunmuştur... yani, erdoğan demirören,bile oğlunun yönetimini beğenmemektedir... bu arada, yönetim beşiktaşlı duruşu kavramını delik deşik etmiş, çevrede bulnan ciğeri beş para etmezlerin dalga geçtiği bir kavram halini almıştı... tigana gidince,teknik direktör sorunu baş göstermişti... ama burada da yönetimin beş para etmediği gözlendi... her yöneticinin kafasından bir isim geçiyor ve maalesef, bu kafalarından geçen isimleri basınla da paylaşarak bir kaos yaratmaktaydılar... biri ertuğrul'u isterken, diğeri, samet'i, başkansa lucescu'yu istemekteydi... yöneticiler fikirlerini başkana belirtirler ancak, bunu basınla paylaşmazlar... bu yatak odanın videosunu çekip, eşinle sevişmeni millete göstermek gibi bir haysiyetsizliktir... yani birlik beraberlikten bahseden büyük başkan yıldo, daha kendi yönetim kurulunda birlik beraberliği sağlayamamıştır... değil ki; 15 milyonluk bir camiada birlik beraberliği sağlasın... daha 15 kişide bunu beceremiyor... tabi, siz yönetim kurulunu kurarken, kişiliğe ve karaktere bakmadan, parayı basana bakarsanız, adam da parası kadar konuşur... son durumda da bu teknik direktör konusunda, başkan ertuğrul sağlamla konuşmuş... ertuğrul'a karşı değilim ancak, aynı büyük başkan yıldo değil miyidi 1,5 sene önce "bir daha yerli hocayla çalışmam" diyen? lucescu'ya karşı biri değilim, hatta gelmesi taraftarıyım ancak aynı büyük başkan yıldo değil miydi, lucescu'yu gönderen? ha bir de arada, azize ile sidik yarıştırma efektleri var mesela "roberto carlos'u istersek 1 saat içinde getiririz" ben bu söylemi duyduğum zaman kendisinden, sağ kolumun iç tarafını dirseğimden başlamak üzere bileğime kadar yalayıp, "şlap" sesi efektiyle bir hareket çekmiştim kendisine... tabi, çünkü; beşiktaş'ın sol kanat oyuncusuna ihtiyacı yok... ibo, baki, mehmet sedef, carlos'tan çok daha iyi topçular... tabi bir de başkan'ın "brezilya milli takımı'nın sol kanat oyuncusunu aldık" gibi angut bir açıklamayla transfer ettiği ricardinho var... ricardinho transferi tamam ancak, bu adam sol kanat oyuncusu değil ki? o açıklamayı yaptığı gün, yanımda bulunan bir başka beşiktaşlı arkadaşıma şu sözü sarf ettim... "ulan bizim başkan'a, eşeği kireçle beyaza boyayıp, sonra da üzerine kömürle siyah şeritler atsak, zebra diye satarız şerefsizim..." bir de, kanat oyuncu eksikliği var, yani önümüzde eksik bir şey var, önce onun tamamlanması gerekir... ama yönetm "runje'nin gitme ihtimaline karşı" hakan arıkan'ı transfer etmekte... ulan runje gitmezse, hakan 3. kaleci olacak, 3. kaleci elinde olan ramazan da olur... yani bir 3. kaleciye ben ömrümde duymadım, ramazan gibi bir oyuncu+2 milyon euro verildiğini... runje gidecekse, 1. kaleci için, daha kalitelisini aynı paraya bulurdunuz... senin önünde eksik var, sen ihtimal dahilinde olan bir gelişmeye göre transfer yapıyorsun... ha bir de hoca olayı var... daha hoca yok ortada, sen yaparsın transferleri, hoca gelir "bu takım benim değil" der, sonra beşiktaş taraftarı sezon sonuna kadar tuz yumurtlasın... hayır, tamam yönetim bakımından yeteneksiz ve beceriksizsiniz ancak, ulan hiç mi yaptığınız hatalardan ders almayı öğrenmiyorsunuz? aynı şeyi del bosque'de, rıza'da, tigana'da yapmadınız mı? olunur da bu kadar andaval olunmaz ki?
çok afedersiniz ancak; bu yönetimin sktir olup gitme vakti çoktan gelmiştir, geçmiştir bile...