her allah'ın günü, kendilerine ana avrat sövdürmekten zevk alan güruh.
yıllardan 2004 aylardan mayıs... beşiktaş yönetim kurulu istifa etmiş, olağanüstü kongre kararı alınmış... erol kaynar, affan keçeci, fikret orman, yıldırım demirören başkanlığa adaylıklarını koymuşlar... bu 4 adaydan fikret orman ve yıldırım demirören'in başkanlık için daha önde yarışacağı belliydi... yıldırım demirören, adaylık konusunda koz olarak lothar matheus ile anlaştığını duyurarak yapıyordu... sonuçta, yıldırım demirören başkan oldu... başkanlığı sırasında kurduğu yönetim kurulu, serdar bilgili yönetimi'nin çok gerisindeydi... artık o büyük başkan yıldo'ydu... yıldo'nun ilk icraatı formayla özdeşleşen beko reklamını, görünürde turkcell'in beko'dan 500000 dolar fazla para ödediği için bir anda, forma reklamı değişmişti... ama buz dağının görünmeyen tarafı başkaydı... demirören şirketler grubuna ait olan likitgaz ve milangaz piyasadan aygaz'a ait tüpleri toplamakta ve kendi logosunu vurmaktadır bu da haksız rekabete yol açmaktadır... rekabet kurulu da, demirören şirketler grubu'na suç üstü yapar ve 2 trilyon'a yakın bir ceza keser... hatta o dönem, gazetelerde "beşiktaş ile beko arasında tüp patladı" şeklinde manşetlerle haber duyurulmuştu... yani aygaz koç grubu'nundu... dolayısı ile, beko artık yıldo'ya göre beşiktaş'ın göğüs reklamı olamazdı... yıldo'nun notunu ta o zaman vermiştim... kişisel sorunu sonucunda -ki; sorunda kendisi veya kendi şirketi hatalı hatta, suçlu- beşiktaş'ı intikam aracı olarak kullanmıştır... geldiğinden bu yana hep "birlik beraberlik zamanıdır" nutuklarından başka hiçbir şey yapmadı... uyguladığı icraatlar -akatlar spor salonunun yapılması, inönü'nün büyütülmesi, fulya projesi- bir önceki yönetimden kalan ve devam etmekte olan projelerdi... üzerine, bir sürü boş beleş adam toplandı takıma... ali güneş'e fenerbahçe 800000 dolar teklif ederken, yıldo, "fener'den oyuncu kaptım" demek için, bu oyuncuya gözünü kırpmadan 1 milyon doları veriyordu... çoğu defansif olmak üzere 20'ye yakın oyuncu getirildi... bunlardan ibrahim akın, ramazan kurşunlu, ibrahim toraman zaten önceki yönetimin anlaştığı futbolculardı... oyuncular transfer edildikten sonra, hoca getirildi... hoca da matheus değil, vicente del bosque getirilmişti... del bosque ismi camiada hakikaten heyecan yarattı... ama adam transferi kendisi yapmamıştı... bir tek carew'i bir de juanfran denen adamı getirdi... ancak bir problem vardı... yönetim 3-5-2 oynayabilecek türden bir kadro vermişti hocanın eline, hoca ise, 4-4-2'de ısrar etmekteydi... 3-5-2 çağ dışı kalmış olabilir ancak, hocanın elindeki kadro başka türlü oynayamazdı keza, oynayamadı da... hoca aslında iyi niyetliydi... hakemler hakkında konuşmuyordu, iyi niyetli bir insandı... adam her şeyden öteye insandı... -şahsen tanışmışlığım, muhabbet etmişliğim de vardır- ama tutmuyordu... ben de maçları izlerken çok sövdüm kendisine ancak, 4-4-2'de ısrar ettiği içindi sövmem... inadı içindi... yoksa adam haklıydı, o takımı o kurmamıştı, bırakın ispanya'yı, madrid dışına ilk defa çıkmıştı... "bu sezon gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz, önümüzdeki sezon kadromuzu güçlendirerek daha güçlü hedeflerde ilerleyeceğiz" gibi bir cümle kursa, çok net her şeyi anlatabilirdi... konyaspor mağlubiyeti hoca'nın "yönetimde" kredisini bitirmişti... o sırada, galatasaray maçı için, nevzat demir tesisleri'nde bulunan rizaspor'un hocası rıza çalımbay aranan kandı yıldo'ya göre... apar topar takıma monte edilmeye çalışıldı... rıza'nın getirdiği, koray belki de, en büyük kazancıydı beşiktaş'ın... sezon bitmişti ancak rıza, "bu takım benim takımım değil" diyerek, iyi niyetle elinden geleni yapmaktaydı... takım top oynanamakta ancak mücadele ile kazanmaktaydı... derken sezon bitti... kürşat, adem dursun, ali tandoğan, youla gibi büyük takım futbolcusu olmak için 40 fırın ekmek yemesi gereken futbolcular transfer edilmişti... rıza'nın anadoludaki çok daha kaliteli oyuncular dururken, sırf kendi eski öğrencisi diye, belediyeci matığıyla beşiktaş'a transfer ettirmesi hataydı... kleberson rıza'nın bilgisi dahilinde yönetim tarafından, ailton ise, rıza'nın getirildikten sonra haberdar edilmesiyle yine yönetim tarafından transfer edildi... kleberson, kanat oyuncusuyken, rıza ön libero yaratmaya çalıştı... isabetli pas verebilme oranı yğksek olduğu için de başlarda sırıtmadı, ancak, kleberson hiçbir maçta "olağanüstü" oynamadı... derken, sezonun ortasına doğru gelirken, beşiktaş iyi futbol oynamıyor, rıza'nın gönderilmesi için savaş davulları çalıyor, büyük başkan yıldo "rızayla giderim" diyordu... ortada hem teknik adam, hem de yönetim krizi baş gösermişti... derken, rıza'nın görevine son verildi... "rızayla giderim" diyen yıldo, sözünü yemiş, hatta rıza'ya saldırır tarzda demeçler vermiş, "bir daha yerli teknik adamla çalışmam" demişti... derken tigana getirildi... tigana ile geleceğin beşiktaş'ı kuruluyor dendi... keza; getirdiği gökhan güleç ve bobo da yaraya o dönem için merhem olunca, hakikaten bir şeyler değişecek görüntüsü çizildi... tiganalı beşiktaş, ligin ikinci yarısında çok puan kaybetmesine rağmen, ligi 3. sırada bitirmiş, türkiye kupası'nı almıştı... tab bu kupa maçından birkaç hafta önce de, yıldo "biz kupayı alalım, galatasaray şampiyon olsun" diye angut bir çıkış yapmıştı... ben beşiktaşlıyım, benim takımım şampiyon olamadıktan sonra, ister fenerbahçe olsun, ister galatasaray, isterse de vanspor benim umurumda olmaz... belki feerbahçe'ye yönetiminden ve bazı taraftarlarının yaklaşımından dolayı kin besliyor olabilirim, bu yüzden sorsalar, fb mi, gs mi? diye, belki o sezon için "sadece taraftar olan ben" "galatasaray olsun" derim -ki demem banane- ancak, caminanın başındaki, başkan sıfatlı kişi, her ne surette olursa olsun, bu cümleyi kullanamaz... "hedefimiz kupa" dersin olur biter... yoksa, son 8 saniyede gelen bir gol için, "şike" yakıştırması da yapılır, camiamız o temiz camiamız, kirli cümlelerin hedefi de olur... sezon bitmiş, yine, kanayan yara, kanatlara adam gibi bir futbolcu alınmamıştı.. orta yapacak biri alınmamıştı... nobre fenerbahçe'ye çalım atmak için transfer edilmiş, ancak, nobre'yi besleyecek düzeyde kanatları çalıştıracak futbolcu alınmamıştı... ricardinho tigana'nın bilgisi dışında alınmış, delgado, kulübün mali olarak yıldo'nun engin başarıları sonucunda kötü bir tablo çizmesinden ötürü sponsor desteğiyle alınmıştı...