sürekli yatan, çok kazanan ve bunun için sürekli ağlayan öğretmenlerdir.
imza: sistemden bit kadar haberim yok, her şeyi çok basit zannediyorum, kpss'den 90 almak da elimin kiri diyen kişi. saygılar.
hahhahahassssiktiiirrr.
her şeyi çok basit sanıyoruz, kendi yaptığımız iş/okuduğumuz bölüm atomu parçalamaktan zor bizler de bahçe sulama sistemleri bölümünden mezun olacak olsak bile gelmiş geçmiş en üst düzey, über zekalı kişileriz; geri kalan herkes salak, herkes andaval, onların yaptığı iş/okuduğu bölüm lafı edilemeyecek derece basit, zaten onlara hocalar soruları da veriyor rererö.
ben "çocukluğumdan beri öğretmen olmak istiyorum" diyen insanlar tanıdım. tek hedefi, tek gayesi bu olan insanlar. amaç ne demek biliyor musunuz siz? hedef? bunlardan haberiniz var mı? öss'den yüksek puan alıp tıp fakültesi yazan, ilk yıldan "hiç bana göre değilmiş" deyip ertesi yıl tekrar sınava girip (puanı da düşüyor üstelik) matematik öğretmenliği kazanan insan tanıdım. karşısında eğildim. her şeyi para olarak görmeyip, kendisini tanıyabildiği, hedefleri ve amaçları için bok gibi para kazanacağı işi bir çırpıda gözden çıkaran insanlar tanıdım. "ailem beni zar zor okutuyor, ben atandığım zaman durumu olmayan öğrencilerime yardımda bulunacağım elimden geldiğince" diyen insanlar tanıdım. fakat görüyoruz ki bu insanların atanmak istemesi, atanamadığı için hakkını araması bazılarına batmış, batmakla kalmamış da delik deşik etmiş. hak aramayı bilmeyen, hakkını arayan insanlar görünce de "eööhh ağlak lan bunlar, ne var atanamadıysa bunlarla mı uğraşıcaz, hem yata yata okuyolar ehimehi" demeye başlamışlar.
bir kere şu anlaşılmalı: eğer bu insanlar üniversite sınavında bu bölümleri kazanmış, okumuş, emek ve para harcamış, karşılığında da "öğretmen" ilan edilmişse, elbette bunun için uğraşacaklar, ağlayacaklar, gerekirse kafa şişirecekler. ve tek bir canlının, bu insanlara "amaan yata yata okudunuz şimdi de atanmak istiyonuz" demeye hakkı yok. o okul ona o diplomayı vermiş mi, vermiş. öğretmen olarak ilan etmiş mi, etmiş. o zaman kusura bakmayın ama sayın çok bilmişler, siz ağzınızı açıp da tek bir kelime laf etme haddine sahip değilsiniz. ister yata yata okur, ister başka şekilde.
eğer sağduyulu vatandaşlar iseniz, burda eleştirmeniz gereken atanamadığı için ağlayanlar değil, onları ağlatanlardır. sistemdir. üniversiteden "öğretmen" olarak mezun edilen insanları alakasız ve neyi ölçtüğü belli olmayan bir sınava sokup onların "öğretmen yeterliliklerini" ölçtüğünü savunanlardır. bakalım ne kadar iyi öğretmensinsiniz, alan sınavı yapacağız size deyip, hali hazırda görev yapan norm fazlası öğretmenleri "alan değişikliği" adı altında ilgisi olmayan alanlara geçirenlerdir. farkında mısınız bilmiyorum ama şu an sınıf öğretmenlerine beden eğitimi, türkçe, resim, müzik tırıvırı bir ton bölüme geçiş hakkı tanındı. ha tabi bazı çok bilmişler "sınıf öğretmeni nasılsa hepsinden anlar ikbikvik" diyor ama, madem öyle, neden diğer branşlar üniversitede bölüm olarak açılıyor derler hafız. o zaman herkes standart olarak sınıf öğretmeni çıksın, sonra dağıt hepsini kafana göre bölümlere oohh... sonra da geride kalan, atanamayan "ağlaklara" alan sınavı yap. sonra da bütün bu sistemin ortasında kalmış insanlara "neden ağlıyonuz sizi mi çekeceğiz" de. ne kadar güzel. çok afedersiniz ama insanlığınıza sıçayım.
bir de şu öğretmenlerin kendi kendilerine çalıp söylediği havası yaratanları bir seviyorum bir seviyorum ki anlatamam!
öğretmenlerin 3 ay yaz tatili vaaaöööörr: ee, çocuğunu gönderecek misin temmuz sıcağında? sıcaktan bayılarak eve gelmesini neşeyle mi karşılayacaksın? öyleyse tamam, öğrenci varsa öğretmen de vardır.
öğretmenlerin atanamaması bizi ne ilgilendiriiiööörrr: atanamayan her öğretmenin yerine ücretli öğretmen çalıştırılıyor. o ne demek biliyor musun? mesleği öğretmenlik olmayan kişiler senin çocuğunun öğretmeni olabilir. sonra gelip de "nasıl eğitim verildiğini blyrz üff" havaları atmayın. eğitim fakültesi mezunu olmayanlar sayesinde eğitimin kalitesi düşüyor. sayıları az mı zannettin? 80 bin. küsüratlı.
yani, atanamayan öğretmenlerin atanmak istemesi, kadro istemesi bir gereklilik, bir haktır. bencillik veya ağlaklık değil. asıl üzücü olan şu ki, artık insanlar birbirlerinin derdini anlamaya tenezzül etmiyor, empati kurmaya gayret göstermiyor, benim durumum iyiyse bana ne diğerlerinden diyor. çok güzel bir toplum olduk, çok.
şunu da söylemem gerekiyor ki, "öğretmenler cumhuriyeti" diye bir şey olmadığına göre, eğitim ve eğitim sistemi bu ülkedeki heeerrr vatandaşın sorunudur. senden geçtiyse çocuğun, çocuğundan geçtiyse torunun için. çok hafife alanlar için üzülürüm. etrafına at gözlükleriyle bakmaktan başka bir şey değildir.