Bi kızla tanıştım harbi dehşet-ül vahşet. 1.70 boy, kumral uzun düz saçlı, gözler mavi, bacaklar uzun, kilo 55 boyla çok iyi kilosu. bazı kızlar gibi açık seçik değil dekolte bile yok lan yinede seksi. çok iyi bakıyor kendine. neyse tanışmıştık oturduk nezih bir mekana fazla kişi bilmez benim mekanı. kafenin özel içeceğini tavsiye ettim direkt tamam dedi. tek sorun koltuklar arasında ki uzaklıktı. neyse ben başladım konuşmaya. sorularına cevap verdim felan sohbet çok iyiydi. dedim uzun bir ilişkiden çıktım ama hatalar yaptım olmasaydı da olurmuş. kız ayaga bi kalktı. hassiktir gitti amk kız derken yanıma oturdu. çok uzaktık dedi. iyi yaptın dedim. bir yudum aldım içecekten tam bırakacam masaya kız dedi, bana geçmişinden bahsetme gelecekten bahset. kızın gözlerine baktım ve o kelime çıktı ağzımdan. falcıyı çağırayım mi ? ama kız tatlı lan.
dayanamadım ve kızı aradım. etkilendiğimi bir daha buluşmak istediğimi söyledim. öyle bir şeydi ki kıza şiir yazmak gelmiyor içimden, anlamlar getirmek istemiyordum. zaten anlam getirmişti gelişiyle.. bakışları şiirlerin son kelimelerinde ki gibi kafiyeliydi. nasıl olmuştu da bu kızdan etkilenmiştim. taze bahar kokusunda ki huzur gibi sarıyordu bedenimi. tamam olur buluşmak için can atıyorum dedi o incir reçelimsi sesiyle. ilk gittiğimiz mekana gittim oturdum yarım saat erkendi ama. birini beklemektedi hazzı daha yeni tatmıştım sanırım mekanın özel içeceği gibi özeldi onu beklemek. birden kapıda o belirdi. ilk nasıl selamlaşayım diye binbir türlü düsünce geçerken. merhaba bu zamana kadar ki yollarımın en güzel sonu dedi. ben onu beklemenin kusursuzluğunu ve hazzını yaşarken o bana doğru gelmenin muazzamlığını yaşıyormuş. cevap veremeyecektim sanki derin bir nefes aldım ve merhaba beklentimin en güzeli ve en üstü dedim. sanki yolun başındaydık artık...
artık yolun başındaydık. çantasını karşımda ki koltuğa bıraktı. yüzünde birden papatyalar açmaya başladı. aynı sorunu tekrar yaşamayalım dedi tüm zarafeti ve büyüleyici güzelliğiyle yanıma oturdu. nasıl oluyorda karşılaştığım bir kızdan etkileniyordum. o da benden etkilenmişti. bir karmaşa yaşarken yine o incir reçelimsi sesiyle yanında olmak nasıl bir şey biliyor musun ?dedi. kalmıştım öyle ne cevap verecektim. konuşmak değil kır çiçeklerinin arasında ki huzuru yaşamak istiyordum onun yanında. bilmem dedim şuursuzca. nasıl diye sormamıştım edebiyat yapacaktı. ama bunun farklı bir şey olduğunu tam düşünürken birden elimi tuttu. gözlerine baktığımda onun ne olduğunu anlamıştm sanırım. yutkundum zorla. neler oluyordu bana. eli bir bülbül ötüşü kadar yumuşaktı, gözleri meteor kadar parlak ve muazzamdı. senin yanında olmak her şeyin siyahı giymesiydi dedi. ne demeye çalıştı düşüncesini oluştururken biz aydınlık her yer karanlık dedi ve tekrar farklılığı hissettim kusursuzca...
farklılığı hissetmiştim kusursuzca. hâla eli elimdeydi. nefesimi kesiyordu sıcaklığı. uzunca göz göze bakıştığım ilk kızdı. zaman dahada ilerdikçe gözlerinde ki mavi büyüye kapılıyordum. denizde ki girdap gibi kendine çekiyordu gözleri. cafe boştu. sadece müzik sesi vardı. bir anda masanın üzerinde duran telefonu çaldı. ikimizde hâla göz gözeydik. dudaklarımıza mühür vurulmuş gibi açmıyorduk. 'seni seviyorum' dedi mühürü paramparça ederek. ben dahada susuyordum. cevap bekliyor gibiydi. oysa tam bilmiyordum ki ne olduğunu. farklıydı her şeyiyle. iyi hissettiriyordu ama adını daha koyamamıştım. ne diyeceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. cafede çalan müzik durmuştu. sadece nefes seslerimiz sarmıştı kulaklarımızı. gözlerinle beni çekiyorsun kendine ve ben sende kaybolmak istiyorum dedi. aynı düşünceleri nasıl olurda geçiririz kafamızdan. nefes sesi yükseldi. bana daha çok yaklaştı gözlerini kapattı ve o ilk öpücüğü kondurdu kelebek misali dudaklarıma...