bugün bir iş dolayısıyla sarıyer tarafındaydım, tüm işlerimi hallettikten sonra iş yerine telefon açtım, dışarıda çok yoruldun, oradan eve geç dönmene gerek yok denince arabayla fatih ormanına gitmeye karar verdim, haftaiçi olduğundan kalabalık olmayacağını bildiğim için biraz kafa dinler dolanırım dedim.
arabayı park ettikten sonra yürümeye başladım, gerçektende kimseler yoktu güvenliklerden başka, her rast geldiğim güvenliğe selam vere vere elimde sigarayla dolanıyordum. sonra bir ağacın dibine çöktüm, dalmışım. ardımdan bir ses;
-aferdersiniz kardeşim, soframızı kurdukta, sizi de tek görünce buyur edeyim dedim, anlaşılan bizden başka kimse yok bugün, misafirim olmak ister misiniz? içimden geldi.
+zahmet vermeyeyim abi, size afiyet olsun.
-yok kardeşim benim, allah ne verdiyse yeriz beraber, hadi buyur gel. (kalkabilmem için elini uzattı)
+peki abi...
tahminen 55-60 yaşındaki bu güler yüzlü abinin samimi tavrı karşısında hayır demek istemedim, zaten davetlere icabet konusunda hassasımdır, mesela aç olmasam bile, gittiğim yerde sofra varsa, ev sahibinin gönlü olsun diye yarım tabakta olsa bir şeyler yerim. kırmadım kendisini. tabi ilk oraya oturmadan evvel kendilerini farketmedim, ailecek oraya geldiklerini bilmiyordum, masalarının başına gittiğimde kızı, oğlu ve eşi sanki evlerine misafir olmuşum gibi beni karşıladılar, gerçekten şaşırdım, istanbul gibi yerde... nasıl olurda?.... ama bu işin için bir bit yeniği var demedim içimden, nedense öyle bir algı oluşmadı bende. masaya oturdum.
-tekrardan hoşgeldin kardeşim, kızım abine tabak hazırla bir zahmet, kolasını da koyuver.
+hoşgördük abi.
eşine dönerek;
-ablacım kusura bakmayın zahmet veriyoru... (sözümü bitirmeden)
+aaaa! ne zahmeti? tanrı misafirisin evladım, nasibin varmış geldin soframıza, hadi ye yemeğini.
adamın eşi kızı, oğlu o kadar samimi davranıyorlardı ki, bu samimiyetlerini anlamaz için onları görmeniz gerekirdi. abi şundan ister misin, abi bundan ister misin, yesene be abi * gibi söylemlerle masada beni tıka basa doldurdular. *
evladından tuzu isterken bile rica eden, aldığında teşekkür eden, ilginç ama o kadar tatlı bir aileydiler ki. onlarla oturduğum tahmini 2 saat boyunca hayranlıkla izledim onları. muhabbet sohbet, güldük eğlendik. mesela o abinin iki çocuğu da cerrahpaşa tıp fakültesini kazanmışlardı, gerçekten tebrik edilesi bir durumdu. ama böyle bir aile bence dünyada iyiye güzele dair ne varsa hepsini hakediyordu.
çaylarımızı da içtikten sonra namaz vakti geldiği için abdest almaya koyuldular, normalda 5 vakit farzları yerine getiremiyorum cumadan cumaya işte... allah affetsin. onlara katılmak istedim, abdestimi alıp o abinin imamlığı eşliğinde namaza durduk. size tüm kutsallarımın üzerine yemin edebilirim ki, kıldığım o namazdaki aldığım hazı yıllar evvel başka bir yerde almıştım ve yine o manevi sürur halini yaşamanın keyfini çıkardım namaz sürerlen. gerçekten huzur doluydum bu insanların arasında.
hiç tanımdığı, belkide kötü niyetli olma ihtimali olan birini ailenin kızının eşinin yanına sokmak?... yadırgamak haddim değil ama anlayamıyorum, hele ki o tatlı dilleri. belki canınızı isteseler ona bile hayır diyemeyeceksiniz.
babadan oğula, anneden kıza kadar sıcacık huzur ve samimiyet dolu bir aile. belki de en büyük zenginlik budur. uzun zamandır bazı durumlardan dolayı tadım yoktu. bu konuda samimiyim, kaç zamandır içim bu kadar ısınmamıştı, o kadar mutluydum ki onların arasında. daha saatler evvel yanlarındaydım, özledim sanki onların o sıcak atmosferini....
kalkmak için müsaade istedim, durağa kadar arabayla bırakmak istedi ancak arabam olduğunu söyledim, gitmeden elini öpmek için yeltendim izin vermedi, sarıldım.... sanki babama sarılıyormuş gibi sarıldım. hayatımda etkilendiğim bir kaç insandan biri de bu abi oldu. eşine ve çocuklara da teşekkür ettikten sonra aralarından ayrıldım. ama hemen gitmedim.
beni göremeyecekleri bu noktadan onları tahminen 1 saat daha izledim. baktıkça gülümsedim, baktıkça huzur buldum nedense. onları izlerken bir yandan da dua ediyordum allah'ım benimde böyle bir ailem olsun diye, çünkü en büyük zenginlik insanlıktı...bunu kavrayabilen bir aileye sahip olmak aynı zamanda. onlara hayran vaziyette giderken ardıma baka baka garaja yürüdüm ve oradan ayrıldım, yol boyunca aklımdalardı ve yüzümde bir gülümseme vardı.
bilmiyorum ben mi ona yoruyorum ama dedim ya uzun zamandır ciddi anlamda sıkıntılı günler geçiren bana, sanki allah'ın bir hediyesiydi o aile.
umarım çok mutlu olurlar... iyi ki onlar gibi insanlar var, demek ki yaşamak için çok neden varmış... umarım ilerde böyle bir aileye sahip olurum... oluruz...