pek çok makam için geçerli olduğu gibi, başbakanlık makamı da bir aklanma, bir temizlenme, bir ferahlık bulma ve yedi sülaleyi zengin etme makamıdır. elinde güç bulunan bunu mutlaka yapar, hiç çekinmez. bazısı bunu gerçek siyasi yollardan yapar, bazısı da kaypaklıkla yapar.
benim anlamadığım şu aslında; daha önceki siyasilerimizin dini kimlikleri de belliydi. dini değerleri ön planda değildi. tek tük ibadet haberleri gelirdi. çok büyük çoğunlukla allah'tan, kitaptan ve peygamberden hele de inançlı nesilden bahsetmezlerdi. bi kötü bi orta biraz iyi biraz orta götürdüler ülkeyi bir şekilde.
fakat 9 yıldır durum oldukça farklı. dini kimliği olan ve müslüman olduklarını düşündüğüm bir topluluk var iktidarda. dinimizin ahlak değerleri gizli değildir. bilakis çok açık ve nettir. kitabımızda ve peygamber efendimizin hayatında çok ama çok açık şekilde verilmiştir kullara. çok kolaylıkla öğrenilip idrak edilebilir bu ahlak değerleri. toplumsal yaşayışımıza da gayet güzel yön verir. bunların en başında da kulun kula karşı olan hakkı gelir. allah "nasıl gelirseniz gelin ama kul hakkıyla gelmeyin huzuruma" diyor. bu da çok açık. yani burda fıkhi bir gizli anlam ya da felsefi bir alt anlam da yok. çok açık: kul hakkıyla gelmeyin. eee? bu müslüman insanların kul hakkına elleri titreyerek dikkat etmeleri gerekmiyor mu? diğer haramları ya da büyük günahları geçtim. ama kul hakkı başka hiç bir şeye benzemez diye yaratıcının kendisi söylüyor. islamiyet değişmediyse ve müslümanlık aynı müslümanlıksa bu dağları aşan kul hakkı nedir şimdi? ya da belki de hepsinin çetelesini kendileri tutuyordur. hesap kitap meselesi yani. bugün şu kadar hak yedim. benim de şöyle hakkım yenmişti, bu bunu götürür. geriye şu kadar alacağım hak var. hmmm... şurdan biraz hak yiyeyim onu dengelesin. şimdi gideyim birisinin benim hakkımı yemesini sağlayayım ki gidip ben de bikaç kul hakkı yiyebileyim. ya hesap böyle görülmeyecekse yaratanın karşısında?