ikinci dünya savaşı nın atlanan detayları

entry167 galeri video1
    130.
  1. -savaşın en garip silahlarından birini japonlar ve almanlar kullanıyordu. ateş balonu-balon bombası gibi isimlerle anılan silah, basit bir mekanizma ile düşmana zarar vermeyi amaçlayan insansız bir hava aracıydı. hidrojen balonuna bağlanan oldukça hafif bombalar balonun düşman bölgesinde düşmesiyle daha ziyade orman yangınlarına sebep olması için üretilmişti. almanların işi kolaydı çünkü balonları fransa kıyılarından ingiltere'ye yolluyorlardı ancak japonlar ateş balonlarını pasifik'in öteki ucundaki abd'nin doğu kıyılarını vurmak için kullanıyordu. balonların 8.000 km'lik mesafeyi kuzey pasifik'teki hava akımlarının yardımıyla 3 günde katetmesi ve abd sınırlarında patlaması gerekiyordu. basit bir mekanizmaya sahip bu balonlardan savaş boyunca 9 binden fazlası kullanıldı. ancak balonların abd'ye ulaşıp ulaşamadığı, ulaştıysa da herhangi bir zarar verip veremediği bir türlü öğrenilemiyordu. sonunda balon taarruzlarının düşmana beklenen zararı veremediği düşünülerek operasyondan vazgeçildi. balon bombalarıyla ilgili abd basınında müthiş bir otosansür uygulandı ve savaş sonuna kadar abd sınırlarında düşen 300'den fazla balonla ilgili tek bir haber bile yayınlanmadı. bu sayede japonlar bombaların akıbetiyle ilgili bilgi sahibi olamadı.

    -savaştaki en heyecan verici olaylardan biri de alman işgali altındaki polonya'nın sagan kentindeki stalag luft 3 esir kampında yaşandı. bu kamp luftwaffe'nin kontrolündeydi ve yalnızca müttefik havacıları (pilot ya da uçak mürettebatı) burada tutuluyordu. kampta abd ve ingiliz pilotlarının yanı sıra kanada, norveç, danimarka ve daha bir çok ülkenin vatandaşı olan müttefik pilotları bulunuyordu. kampta bulunan ingiliz pilot Roger Bushell subay arkadaşlarıyla birlikte kamptan çok sayıda esiri kurtarmak için bir kaçış planı üzerinde çalışmaya başladı. plana göre kamptan dışarıya açılan 3 tünel kazıldı. aylar süren çalışmanın ardından 76 tutsak kamptan kaçmayı başardı. hitler çılgına dönmüştü, almanya'nın başkenti berlin'e 160 km mesafede bulunan bir kamptan nasıl olurdu da esirler kaçardı. iç güvenliğe memur edilmiş yüzbinlerce alman askeri esirlerin yakalanması için seferber edildi. daha bir ay geçmeden 76 esirden 73'ü yakalandı. hitler kamptaki esirlere ibret olması için tüm kaçakların vurulması emrini verdi ancak hermann göring bu hareketin cenevre sözleşmesi'ne aykırı olacağını söyleyip führer'i kararından vazgeçirmeye çalıştı. hitler bunun üzerine dahiyane! bir fikirle kaçakların yüzde 50'sinin öldürülmesini emretti. her nasılsa bu emri esir kampında görevli gestapo subayları 'kaçakların 50'si' olarak anlamış ve gerçekten böylesi bir katliam yapılmıştı. 73 kişiden 50'si kurşuna dizilerek infaz edildi.

    -doğu cephesinde kışın yağan kar-dondurucu soğukla olduğu yere çakılan ordular bahar aylarında yağan yağmur ve eriyen karlar nedeniyle çamura saplanıyordu. ruslar dondurucu soğuğa alışkın olsa da çamura karşı onların da yapacağı fazla bir şey yoktu. zırhlı savaş çağında bu iklim şartlarında cankurtaran ise binlerce yıldır savaş alanlarında askerin en büyük yardımcısı olan atlar oldu. süvari birlikleri, tonlarca ağırlıktaki tanklar, obüsler, yarım paletli personel taşıyıcı araçlar ve kamyonlar kıpırdayamaz hale gelmişken savaşlarda önem kazanıyordu. tanklara yakıt ikmalı yapılamayan durumlarda yine süvariler taarruzlara öncülük ediyor, savunma durumundaki ordularda ise cephe yarıldığı zaman düşman yarma harekatı süvarilerle engellenmeye çalışılıyordu. süvari birlikleri yoğun olarak doğu cephesinde kullanılmakla birlikte, polonya ve balkanlarda (özellikle tito önderliğindeki partizanlar tarafından) kullanıldı.

    -abd japonya'ya 1945 ağustosunda attığı 2 atom bombasıyla savaşı bitirdiğinde okinawa ve diğer bazı adalarda henüz intihar etmemiş bazı japon askerleri halen durumdan habersiz mağaralarda saklanıyordu. bu askerlerin bazıları o kadar uzun süre dış dünyadan bağımsız yaşadı ki yıllar sonra bulunduklarında ne savaşın bittiğinden haberleri vardı ne de japonya'nın çoktan yeniden inşa edildiğinden.

    -1945 yılında almanya hem doğudan hem batıdan hem de güneyden işgal tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında anavatanı koruyan orduların önemli bir kısmı doğu cephesinde savaşıyordu. hava kuvvetlerinin ise yüzde 80'inden fazlası sel gibi akan rus ordularına karşı bu cephede savaşıyordu. ruslar nisanda oder nehrini geçip berlin kapılarına dayandığında bu cephede sayıları 650-700 bin civarında olan (aralarında çocuk ve yaşlılardan kurulu birlikler de var) tank ve topları büyük oranda imha edilmiş dağınık alman kuvvetleri son savunmaya hazırlanıyordu. ancak bu tarihlerde norveç'te, hollanda'da, belçika'da, çekoslavakya'da, fransa'daki kale haline getirilmiş pek çok limanda, italya'da, ve balkanlarda dağılmış vaziyette 3 milyon civarında alman askeri bulunuyordu. almanya bütünüyle düşman çizmeleri altında ezilirken bu askerler yüzlerce binlerce km uzaktan ümitsizce vatanlarından gelecek haberleri bekliyorlardı.

    -almanya polonya işgali öncesi savaşı başlatacak bir kıvılcıma ihtiyaç duyuyordu. ren'in batısındaki topraklar, avusturya ve çekoslavakya hiç silah ateşlenmeden ele geçirilmişti. ancak polonya'da böyle bir durum sözkonusu olamazdı. modern teçhizattan yoksun bile olsa almanların karşısında 1 milyon 700 bin kişilik bir ordu bulunuyordu. polonya ordusunun vatan topraklarını savunacağı gerçeği de işin ciddiyetini bir seviye daha artırıyordu. almanya bizzat hitler'in tertiplediği bir tiyatro ile polonya'ya 1 eylül 1939'da savaş ilan etti. almanya'daki hapishanelerde uzun süreli tutuklulardan seçilen kişiler çeşitli vaadlerle kandırılarak polonya üniformaları ve silahları ile donatıldı. ardından plan çerçevesinde almanya'nın sınır birliklerine saldırdı, bazı telsiz istasyonları tahrip edildi. o gecenin sabahı alman bombaları polonya'daki havaalanlarına düşmeye başlarken zırhlıları da sınırdan içeri korkusuzca ilerlemeye başlamıştı. işgal başladıktan birkaç saat sonra hitler radyodan polonya'nın saldırısına haklı olarak cevap vereceklerini açıkladı. ardından halkı motive edici uzun bir konuşma yaptı; "bugünden itibaren bütün silahlı kuvvetler komutasını üstlenmiş ve bu şerefli üniformayı da sırtıma giymiş bulunuyorum. benim hayatımda bilmediğim bir söz vardır; teslim olmak. o halde ben de bu üniformayı zaferden önce sırtımdan çıkarmayacağım." işgalin 2. haftasında rus orduları da doğudan polonya'ya girdi ama hiçbir esaslı direnişle karşılaşmadı. 25 eylülde yani daha savaşın başlamasının üzerinden bir ay geçmemişken polonya haritadan silinmişti.

    -savaşan uluslar arasında askeri anlamda en başarısız olanı şüphesiz italyanlardı. batı cephesi, doğu cephesi, akdeniz deniz savaşları, balkanlar ve kuzey afrika savaşlarında yüzbinlerce askerini cepheye süren benito mussolini hiçbir zaman kısa vadeli cephe kazanımları dışında başarılı olamadı. savaşın ilk yıllarında tokyo-berlin-roma ittifakının müttefik kuvvetlere göre hatırı sayılır bir gücü olmasına rağmen savaşın başlangıcından sonuna kadar italyan askerleri düşmanları karşısında buğday taneleri gibi düştü. savaş henüz başlamadan 1935'lerde pasifik'te japonlar çin'i işgale başlarken büyük roma imparatorluğu hayalleriyle yaşayan mussolini'nin italyası afrika'nın zayıf ülkesi etiyopya'yı işgal etti. mussolini'nin asıl hedefi ise mısır ve libya'ydı. alman ordularının eylül 1939'da polonya sınırını geçerek savaşı başlatmasının ardından italya da afrika'daki operasyonlar için hızla yığınak yapmaya başladı. 1940 yılında henüz afrika'ya alman askerleri çıkmamışken italyan ordusu ingilizlerle bazı küçük çaplı çatışmalara giriyordu. ingiltere, avustralya ve diğer bazı dominyon ülke askerlerinden oluşan müttefik zırhlı birlikleri ile italyan ordusu arasındaki ilk büyük çaplı savaşta italyan ordusu müttefiklerden 5 kat fazla askere, 2 kat fazla tanka, 12 kat fazla topa ve 2 kat fazla savaş uçağına sahip olmasına rağmen 2 aylık çatışmalar sonucunda 115 bin esirle müttefiklere teslim olarak kesin bir mağlubiyet aldı. müttefiklerin bu çatışmalardaki kaybı tıpkı almanların fransa işgalindeki gibi kazanca oranla inanılmaz oranda azdı. italyan donanması savaş başladığında oldukça güçlü gemilere sahipti ancak buna rağmen petrol rezervlerinin çok düşük olması nedeniyle vittorio veneto, roma gibi mükemmel savaş gemilerini çoğunlukla çatışmalara sokamadı, etkin olarak kullanamadı. petrol genellikle libya'ya ikmal malzemesi ve asker taşıyan gemileri koruyacak olan destroyerlerde kullanıldı. italyan donanması bunca gemilerine ve akdeniz'de savaşan diğer ülkelere göre anakarasının ikmal olanakları bakımından harika konumuna rağmen hiçbir başarı elde edemedi. malta gibi sicilya'dan bir atımlık mesafede bulunan bir ingiliz adasına bile ne ağır hava taarruzları ne de denizden çıkarma harekatı yapamadı. doğu cephesinde çarpışan italyan ordusu ise daha ilk geniş çaplı rus karşı taarruzlarında bozguna uğradı. ardından müttefiklerin kuzey afrika'yı temizlemesi ve sicilya'ya çıkarma yapmaya hazırlanması sebebiyle mussolini doğu cephesindeki askerlerini hitler'in izniyle anakaraya geri çekti. savaştan kısa süre önce arnavutluk'u karadan işgal eden italyan ordusu savaş sırasında da yunanistan'a hem karadan hem denizden yaptığı harekatlarda müthiş bir bozguna uğradı. zayıf yunan ordusu savunmayı bırakıp taarruza geçerek italyanlardan arnavutluk topraklarının bir kısmını aldı. benzer bir kepazeliği finlandiya karşısında sovyetler birliği de yaşamıştı. fransa'nın işgali sırasında henüz bu ülkeyle savaşa girmemiş olan italya'da mussolini pastadan pay almak için müttefikler dunkirk'ten çekildikten sonra yani savaşın sonucu aşağı yukarı belli olduğunda fransa'ya savaş ilan etti. alman orduları kuzeyden fransa içlerine sokulurken italyan ordusu alplerde karşısında sayıca çok daha az olan fransızlara karşı aylarca savaşıyor ama bir türlü ilerleme kaydedemiyordu. italyan ordusu savaşın sonunda 300 binden fazla askerini kaybetmişti ama roma'da topları ateşleyip kutlayacağı tek bir galibiyet alamamıştı.

    -ruslar almanların tamamen anavatandan kovduktan sonra durmayıp harekata devam ediyordu. sovyet orduları alman işgali altındaki polonya sınırına geldiğinde harekat birden durmuştu. yaklaşan rus ordularından cesaret alan polonya direniş örgütü çoktan ortaya çıkmış alman askerleriyle amansız bir mücadeleye girişmişti. orantısız bir güç vardı ama nasılsa ruslar geliyordu, isyancılar buna güvenmişti. beklenen olmadı stalin saldırı emrini vermedi. ruslar büyük bir taarruz için yığınak yapıyor ama bir türlü taarruz gerçekleşmiyordu, bu sırada çekilen alman kuvvetleri isyancılarla birlikte varşova'yı da yakıp yıkıyordu. stalin'in planı başkaydı, polonya işgal edildiği günden itibaren londra'ya sürgüne giden polonya hükümeti isyancıları örgütlüyordu. stalin ise batılıların güdümünde bir hükümeti asla kabul etmeyeceği için bu hükümetin milis güçlerinin almanlar tarafından öldürülmesini "düşmanlarım birbirini öldürüyor" diye düşünerek uzaktan seyretti. tüm isyancılar almanlar tarafından öldürüldükten sonra rus orduları taarruza geçti ve polonya 'özgürlüğüne' kavuşturuldu. elbette stalin sürgündeki hükümeti tanımadı ve kendi yönetimini kurdu.

    (bkz: ikinci dünya savaşı/#15331527)
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük